Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

43-islam-akaidi-İmanın-Hakikati

search,arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf
İmanın hakikati


Mü'min olabilmek için şimdiye kadar anlatılanların tümüne inanmak gerekir. Fakat bunlara inanmak nasıl olmalıdır? Bu konuda iki görüş vardır:

Birincisi: İman; kalple tasdik, dil ile ikrar ve ameldir. Alimlerin çoğu bu görüştedir.

İkincisi: İman; kalple tasdik ve dil ile ikrardan ibarettir. Ameller imana girmez, fakat Rasulullah (s.a.s)'den gelen şer'i amelleri yapmak farzdır. Ebu Hanife bu görüştedir.

Birinci görüşün Kur'an ve sünnetteki delilleri daha açık ve daha kuvvetli olduğu halde her görüş sahibi kendi görüşünü sağlamlaştırmak için deliller getirmiştir.Bu ihtilafların ameli (pratik) bir etkinliği yoktur. Nazari yönden ihtilaflıdır. Çünkü Ebu Hanife imanı tarif ederken:

"İmanın altı şarttı vardır. Bunlar artmaz ve eksilmez. Amel imandan bir parça değildir. Fakat bunlara iman eden kişiye amel farzdır." diyor.

Diğer cumhuru ulema ameli imandan saydıkları için: "İman atar, eksilir. Fakat bu artma ve eksilme amelde olur, bu altı şartta değil. Aksi takdirde bu küfür olur."

Görüldüğü gibi bu ihtilafın pratik bir önemi yoktur. Sadece teorik bir ihtilaftır. Çünkü her ikisi de amelin yapılması gerektiğini, küfrü gerektiren ameller hariç, diğer amellerin inkar edilmeden eksik olmasının küfür olmadığını söylüyorlar.

Her iki görüş de şu noktalarda ittifak etmişlerdir:



1-Kalbi ile tasdik etmeyip, dili ile ikrar eden kişi münafıktır, mü'min değildir. Bunların azapları inkarcılardan daha şiddetli olacaktır. Bunlar cehennemin en dibine gireceklerdir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Doğrusu münafıklar cehennemin en alt tabakasındadırlar. Onlar yardımcı bulamayacaksın."(Nisa:145)

2 -Aynı şekilde yalnız kalple bilmek de iman için yetmez. Kalbin tasdik etmesiyle dilin ikrar etmesi de gerekir. Çünkü Firavun ve kavmi, Musa ve Harun'un doğru olduklarını biliyorlardı. Fakat bunları tasdik etmiyor ve dil ile de ikrar etmiyorlardı. Allah onları kafir olarak vasfediyor. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Musa da: "Andolsun ki bunları, göklerin ve yerin Rabbinin açık belgeler olarak indirdiğini bili yorsun. Ey Firavun! Doğrusu senin mahvolacağını sanıyorum" demişti."(İsra:102)

"Gönülleri kesin olarak kabul ettiği halde haksızlık ve büyüklenmelerinden ötürü onları bile bile inkar ettiler. Bozguncuların sonunun nasıl olduğuna bir bak!"(Neml:14)

Kitap ehli de Rasulullah (s.a.s)'in elçiliğini biliyorlardı. Ona iman etmedikleri için mü'min sayılmadılar.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

" Kendilerine kitap verdiklerimiz, Muhammed'i çocuklarını tanıdıkları gibi tanırla; fakat kendilerine yazık ettiler, çünkü onlar inanmazlar."(En'am:20)

Hatta İblis Allah'ı çok iyi bilmesine rağmen kibirlenip, yüz çevirerek kafirlerin imanı oldu. Ehli sünnet alimleri ittifak etmişlerdir ki,ehli kıbleden olup da mü'min olan ve cehennemde sonsuza kadar kalmayacak olan kişinin, kalbinde şek ve şüphe olmaksızın bilere İslam'a inanması gerekir; ayrıca şehadeti de bilerek söylemesi lazımdır.Kim bunlardan birin eksiltirse veya şehadeti bozacak bir şey yaparsa mü'min olmaz.

Ancak dil ile söylemesini engelleyecek bir sebep varsa (dilsiz, kalbi iman ettikten sonra söylemeye fırsat bulamadan ölen veya şehadeti söylemesini engelleyen ikrahı mülcie (zorlayıcı baskı) o kişi müstesnadır.

3- Allah'ın kullarından istediği hem söz hem de ameldir. Sözden maksat; kalbin sözüdür, yani tasdiktir. Dilin sözü ise kalbin tasdik ettiği şeyleri ikrar etmektir. Amelin gerekli olduğuna ittifak edildiği halde imanın içerisine girip girmemesi noktasında ihtilaf vardır. Ebu Hanife dışında Cumhur ulema ameli imana dahil etmişlerdir. Ebu Hanife ise amelin imandan olmayıp fakat imanın gereği ve ürünü olduğunu söylemiştir.

4- Bir kimse imanı kalbi ile tasdik, dili ile ikrar etse fakat farz olan amelleri yerine getirmese, bu kimse Allah'a ve Rasulü ne karşı gelmiştir. Allah'ın kitabında ve Rasulü nün sünnetinde haber verildiğine göre Allah'ın azabına çarptırılacaktır.

5 - Helal kabul etmeksizin büyük günah işleyen kişi, ölmeden önce tevbe etmezse kafir olarak ölmez. Bu kişinin durumu Allah'a salmıştır. Dilerse ona azab eder, dilerse affeder.

6 -Allah, insanlara kalplerine göre hükmedecektir. İnsanlar ise zahire göre hüküm vermelidirler. Kişi "La ilahe İllallah"ı şahitlik ederek söylerse şehadet inin gerektirdiği ameller ondan istenir ve bu konuda zorlanır. Ona müslüman muamelesi yapılır ve müslümanın sahi olduğu haklara o da sahip olur. Ondan diğer amelleri yapması istenir. "La ilahe İllallah"ı bozacak bir amel yapmadıkça veya söz söylemedikçe ona müslüman muamelesi yapılır.

Usame b. Zeyd (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.s) bizi (Cüneyhe kabilesinden) Hurka üzerine cihada göndermişti. Sabah vakti düşmanla karşılaştık, onları yendik. Ensardan bir mücahitle ben Fezarilerden bir kişiye kavuştuk. Fezari bizi görünce:

"La İlahe İllallah" dedi. Bunun üzerine ensari arkadaşım çekildi. Fakat ben kargımı Fezari'ye yerleştirdim, nihayet öldürdüm. Medine'ye geldiğimizde bu olay Rasulullah'a erişmiş, Rasulullah (s.a.s) bunu duyunca bana:

"Ey Usame! Bu adamı "Lailahe illallah" dedikten sona niçin öldürdün?" diye sordu.

Ben:

"O, ölmekten korktuğu için söyledi" dedim.

Rasulullah ise:

"Sen, kalbini yarıp baktın mı? O adamı "Lailahe illallah" dedikten sonra nasıl öldürürsün?" dedi ve bunu o kadar tekrarladı ki

Usame:

" Nihayet ben, keşke bu an müslüman olsaydım temennisinde bulundum" demiştir.(Buhari Müslim)

İnsanlar anca zahire göre hüküm vermelidirler, kalbin hükmü ancak Allah'a aittir.

Abdullah b. Utbe b. Mesud (r.a)'den şöyle rivayet edilmişti:

Ömer (r.a)'den işittim. O şöyle diyordu:

"İnsanlar Rasulullah (s.a.s) zamanında vahiy ile gizli hallerinden de sorumlu tutulurlardı. Rasulullah'ın vefatı ile vahiy kesilmiştir. Bugün sizi, gördüğümüz amellerinizden dolayı sorumlu tutarız. Bu yüzden kim bize hayır ve adalet gösterirse, onu emin saya ve güvenilir kabul ederiz. Onların gizli hallerini araştırmak bize düşmez. Gizli hallerinin hesabını da Allah görür. Bize zahiren fena hal gösterenlerden de emin olamayız. Niyetimin iyi olduğunu söylese bile ona inanmayız." (Buhari)


0 yorum :

Yorum Gönder