Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

40-islam-akaidi-Kaza-Kadere-iman

search,arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf
Kaza ve kadere iman


Hz. Ömer (r.a)'den rivayet edilen Cibril hadisinde Rasulullah (s.a.s) imanı şöyle tarif ediyor:

"İman:Allah'a, meleklerine, kitaplarına, rasullerine, ahiret gününe, kaderin, hayır ve şerrin Allah'tan olduğuna inanmaktır."(Buhari Müslim)

İmanın bu altı şartından birini dahi kabul etmeyen kişi dinden çıkar

KAZA VE KADERİN TARİFİ

Alimler kaza ve kaderin tarifi konusunda ihtilaf etmişlerdir. Bazıları kaza ve kaderin aynı anlamda, bazıları da ayrı anlamlarda olduğunu söylemişlerdir. Ayrı anlamlarda olduklarını söyleyenler kader hakkında şöyle diyorlar:

Kader: İleride, yaratılan şeylerin ne durumda olacağını Allah'ın bilmesidir. Kaza ise Allah'ın daha önceden bildiği, bilip yazdığı şeyleri yaratmasıdır. Bazıları ise bu tarifin tam tersini yapmışlardır. Aynı anlamda olduklarını söyleyenler de şöyle diyorlar:

Kaza ve kader Allah'ın bütün varlıklar için koyduğu nizamdır. Varlıklar için koyduğu bu nizamlar; sebeplerle müsebbipler arasında ki bağlar, Allah'ın sünnetleri ve kanunlarıdır. Bu mana Kur'an ayetlerinin zikrettiği manadır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah her dişinin rahmetinde taşıdığını, rahimlerin düşürdüğünü ve alıkoyduğunu bilir. O'nun katında her şey bir ölçüye göredir." (Ra'd:8)

"Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye (kadere) göre indiririz."(Hicr:21)

"Şüphesiz biz her şeyi bir ölçüyle (kaderle) yaratmışızdır." (Kamer:49)

İmam Ahmed kader hakkında şöyle dedi:

"Kader Rahman'ın kudretidir."(İbnil Kayyım Kasidesinin şerhi c: 1 s: 254)

Bu tarif aslında kapsamlı ve yeterlidir. Çünkü kader Allah'ın karar verdiği şeylerdir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"De ki: Emrin hepsi Allah'ındır. "(Al-i İmran:154)

"Ancak Allah dilerse onu başınıza getirir. Siz O'nu aciz bırakamazsınız."(Hud:33)

"Her şeyin hükümranlığı elinde olan ve sizin de kendisine döneceğiz Allah münezzehtir."(Yasin:83)

"Doğrusu sizin Rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp sonra arşa istiva eden, işi düzenleyen Allah'tır. İzni olmadan kimse şefaat edemez. İte Rabbiniz olan Allah budur. O'na ibadet edin. Nasihat dinlemez misiniz?"(Yunus:3)

"Göklerin ve yerin Gaybı Allah'a aittir. Bütün işler O'na döndürülür. Öyleyse O'na kulluk et, O'na güven, Rabbin yaptıklarınızdan habersiz değildir."(Hud:123)

Bu ve bunun gibi ayetler, kainatta Allah'ın iradesi ve dilemesi dışında hiçbir şey olmadığını göstermektedir. Aslında kadere imanın hakikati Allah'ın isim ve sıfatlarına (ilim, kudret ve irade) bağlıdır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Yerde olanların hepsini sizin için yaratan O'dur. Sonra göğe doğru yönelerek yedi gök olarak onları düzenlemiştir. O her şeyi bilir."(Bakara:29)

"Göklerin ve yerin hükümranlığı O'nundur. Diriltir, öldürür. O, herşeye kadirdir."(Hadid:2)

"Her dilediğini mutlaka yapandır." (Buruc:16)

Her şey Allah'ın dilemesi ve takdiri ile olur. Allah dilemedikçe kullar hiçbir şey dileyemez. Allah'ın dilediği olur, dilemediği ise olmaz.

Her müslümanın, kaderin hayrına, şerrine, acısına, tatlısına iman etmesi gerekir.

Kadere iman Allah'ın ezeli ve kadim olan ilmine ve O'nun dilediği şeyin mutlaka olacağına ve Allah'ın kudretine genel olarak imandır. Kadere imanın iki derecesi vardır ve her bir derecede iki şeyi kapsar:

1- Derece: Allah'ın ezeli ve kadim ilmiyle insanların ne yapacaklarını, kafir olarak mı yoksa mü'min olarak mı öleceklerini, onların rızıklarını, ecellerini bilmesi ve sonra levhi mahfuz da bütün bunları yazmasıdır.

Allah'ın ilk yarattığı şey Kalem'dir. Ona "yaz" dedi ve o da kıyamete kadar bütün olayları yazdı.

İnsana isabet eden hiçbir şey yanlılıkla ona isabet etmiş değil, ona isabet etmeyen hiçbir şeyde tesadüfen ona isabet etmemiş değildir. Kalemler kurumuş sahifeler katlanmıştır.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Gökte ve yede olanı Allah'ın bildiğini bilmez misin? Bunlar hiç şüphesiz Kitap' tadır ve şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır."(Hac:70)



"Yeryüzüne ve sizin başınıza gelen hiçbir musibet yoktur ki, biz onu yaratmadan önce o, Kitab'ta bulunmasın. Doğrusu bu Allah'a kolaydır."(Hadid:22)

2-Derece: Allah'ın dilemesine ve her şeyi kapsayan kudretine imandır. Allah'ın dilediği ey olur, dilemediği olmaz. O her şeye kadirdir. Allah (c.c) Resul'e itaati emredip ona karşı gelmeyi nehyetti. Allah muttakileri, muhsinleri, adilleri, abidleri ve sahih amel işleyenleri sever ve işlediklerine rıza gösterir. Fasıkları, zalimleri ve yaptıkları işleri sevmez ve onların işlediklerine de rızası yoktur. Onlar kendi isteklerine göre amel işlerler. Allah kullarının işlediği fiilleri yaratmış ancak onlara cüz'i irade vermiştir. Kul işlediği amelleri kendi iradesi ile seçip işler ve Allah kulun kendi iradesiyle yaptığı bu amellerden dolayı onu hesaba çeker. Allah kullarını yaratmış ve onlara irade vermiştir.

Kadere imanın Allah katında geçerli olabilmesi için şu dört şeye şeksiz şüphesiz iman etmek gerekir:

Birincisi: Allah'ın ezeli ve kadim ilmine iman etmektir. Allahu Teala ezeli ve kadim ilmi ile ne olacağını bildi ve bu ezeli ilmiyle bildiği eyleri yazdı.

İkincisi: Allah'ın olmasını dilediği şeyin mutlaka olacağına, olmamasını dilediği şeyin mutlaka olmayacağına, gökte ve yerde meydana gelen bütün hareket ve sessizliklerin Allah'ın izniyle olduğuna iman etmek.

Üçüncüsü: Allahu Teala'nın bütün mahlukatı yarattığına ve kainatın içindeki her şeyin Allah'ın yaratmasıyla ve takdiriyle meydana geldiğine iman etmek.

Dördüncüsü: Kendisine isabet eden şerrin kendisinden başkasına isabet edebileceği halde kendisine isabet ettiğini zannetmemek. Veya kendisine isabet eden hayrın bir tesadüf sonucu kendisine isabet ettiğini inanmamak.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Şüphesiz biz her şeyi (önceden tespit edilmiş) bir kaderle yarattık."(Kamer: 49)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Allah'tan başka ibadete layık ilah olmadığına ve benim hak olarak gönderdiği rasulü olduğuna şehadet etmedikçe, ölüme, ölümden sonra dirilmeye, kadere iman etmedikçe kimse mü'min olamaz." (Tirmizi)

"Her şey kaza ve kader iledir. Akıl ve ahmaklık bile."(Buhari -Müslim-Malik)

Her şey Allah'ın takdiri iledir. İnsanların yaptıkları işleri de Allah yaratır. Yalnız insanlar yaptıkları işleri kendileri yapmış olmaları sebebiyle yaptıklarından kendileri sorumları tutulurlar. Çünkü Allah her insana iyiyi kötüden ayırabilme kabiliyeti vermiş ve hayrı emredip şerri yasaklamıştır.

Allahu Teala kıyamete kadar olacak her şeyi ve bütün insanların yapacakları şeyleri Levhi Mahfuz'da yazdı. Allah'a Teala için zaman kavramı olmadığı için bütün bunları ilmiyle yazdı. İnsanları yaptıkları amelde zorlamadı. Allahu Teala'nın bunları yazması ezeli ilminden dolayıdır.

Allah (c.c) için zaman kavramı söz konusu olmadığından, bir mahluku yaratmadan önce onun ne yapacağını, neler işleyeceğini bilir. İşte Allah bu ilmiyle, insanların ileride neler yapacağını bildiğinden, onların cennetlik mi yoksa cehennemlik mi olduğunu, daha onlar doğmadan önce yazdırır. Fakat Allah'ın bu yazdırması, kulların amelleri üzerinde zorlayıcılık manasına gelmez. Kul, amelleri kendi cüz'i irade ve isteğinin doğrultusunda yapar. Allah'ın takdiri ise onun yapacağı amelleri önceden yazdırmasıdır.

Allah'ın dilemesi, yazması, sebep ve olayları yaratmasında, Allah'ın hikmeti, rahmeti, adaleti ve hayrı vardır. Şer Allah'ın fillerine ve mübarek zatının sıfatına yakışmayan şeylerdir. Bundan dolayı tek olarak şerri Allah'a izafe etmek doğru değildir. Fakat şer genel olarak bir şey içerisine girebilir.

Allah (c.c)'nün aşağıda buyurduğu gibi:

"Allah her şeyin yaratanadır. O her şeye Vekil'dir."(Zümer:62)



Şer sebeple de izafe edilebilir.

Allah (c.c) aşağıda buyurduğu gibi:

"Ey Muhammed! De ki: "Yaratıkların şerrinden, bastırdığı zaman karanlığın şerrinden , düğümlere nefes eden büyücülerin şerrinden, hased ettiği zaman hasetçinin şerrinden tan yerini ağartan Rabb'e sığınırım." (Felak:1-5)

Şer, faili zikretmeksizin kullanabilir.

Allahu Teala'nın aşağıda zikrettiği gibi.

"Yeryüzünde olanlara şer mi murad edildi, yahut Rabbleri onlara bir iyilik mi dilemiştir, doğrusu biz bilemeyiz."(Cin:10)

Hakikat şudur ki, Allah sırf şerri yaratmamıştır. Çünkü hikmeti bunu gerektirir. Allah Her yönüyle şer olan bir şeyi istemez. Muhakkak onun bir yerinde maslahat vardır. Örneğin hastalık bir şerdir ve insan için bir musibettir. Fakat insan sabrederse bu onu için hayır olmuş olur. İşlediği kötülükler için kefaret de olabilir. Mü'minlerin, kafirler tarafından hapsedilmeleri, işkence görmeleri bir eziyettir, şerdir. Fakat nefisleri iyi olanı ayırmak, safları temizlemek , ruhları terbiye etmek için hayır olur. Sabredenlere büyük sevap vardır. İblisin yaratılması da zahiren şer gibi görünse de aslında burada da büyük hikmetler vardır. İnsanların şeytanın saptırmasından sonra Allah'a tevbe etmesi, nefsin İblis ve yandaşlarına savaş ilan etmesi ve Allah'a tevekkül edip yardım dilemesinde hayırlar vardır. Onun için her şer aslında bize nisbidir. Muhakkak onun bir tarafı hayırdır.

Kafirler kendi şirkleri için mazeret olarak Allah'ın dilemesini ve kaderi gösterirler. Allah dilemeseydi şirke düşmezdik derler. Allah ise bunları getirdiği delillerle çürütüyor.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Müşrikler: "Allah dileseydi babalarımız ve biz şirk koşmaz ve hiç bir şeyi haram kılmazdık" diyecekler; onlardan öncekilerde bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlar: "Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz" de. "Üstün delil Allah'ın delilleridir. O dileseydi hepinizi doğru yola eriştirirdi" de." (En'am:148-149)

Hak Teala dilerse Ademoğlunu hidayetten başka hiçbir şey bilmeyen veya zorla hidayete giden yahut da gönüllerine hidayet tohumları ekilince hiç zorlamadan hidayeti kabul eden bir tabiatta yeniden yaratabilir. Ama Allah bunu murad etmiyor. O'nun muradı başkadır. İnsanoğlunu hem hidayete hem de dalalete gidecek şekilde bir yöneliş kudretine sahip kılarak , hidayete yönelene bu yolda yardımcı olmak, dalalete yöneleni de dalalet yolunda sürükleyerek karanlık ve zorluk içerisinde hareket etmesini sağlayarak tecrübe ve imtihan etmeyi murad buyurmuştur. Ve kanuni ilahisi de bu irade doğrultusunda cereyan etmiştir.

Allah (c.c) bu ayeti kerimede; işledikleri günahlara mazeret olarak, Allah'ın kaderini öne sürenlerin, hatalı olduğunu açık iki sebep üzerinde durarak akıl sahip olan herkesin anlayabileceği şekilde açıklıyor.

Birincisi: Allah bunlardan önceki kafirleri, yaptıkları küfür ve şirkten dolayı azaba uğrattığını haber veriyor. Bu kişiler bu onunda muhayyer olmasaydılar Allah onlara azab etmezdi. Çünkü Allah hiç kimseye zulmetmez.

Yatığı küfür, şirk veya günaha Allah'ın dilemesini mazeret gösteren kişi için iki durum vardır; ya Allah'ın varlığına inanıyor ya da inanamıyordur. Eğer Allah'ın varlığına inanıyorsa; Allah'ın hiç kimseye zulmetmeyeceğine ve adalet sahibi olduğuna inanması gerekir.Buna inanmazsa Allah'a inanmamış sayılır. Eğer Allah'a inanmıyorsa zaten yaptığı haram ve şirkten dolayı kaderi mazeret gösteremez, bu bir tezat olur ve bunu cevap vermeye de gerek yoktur.

İkincisi: Allah'a bilmediği bir şeyi nispet etmiş olur. Allah'ın, kendisinin kafir veya günahkar olacağını yazdığını nereden biliyor? Halbuki Allah, o bu amelleri işlemeden önce, onu korkutmuş ve emirler vermiştir. Kişinin hırsızlık yapmadan evvel: "Allah benden hırsızlık yapmamı istiyor" diyerek hırsızlık yapması gibi. O Levhi Mahfuz'u okudu mu ki böyle diyor. Halbuki Allah ona ona hırsızlık yamamasını emretmiş ve onu daha önce korkutmuştu.

Allah'ın bunu isteğini nereden biliyor?

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Onlar bir fenalık yaptıkları zaman: " Babalarımızı bu yolda bulduk. Allah da bize bunu emretti" deler. De ki: "Allah fenalığı emretmez. Bilmediğiniz şeyi Allah'a karşı mı söylüyorsunuz?"(A'raf:28)

Allah'ın bu kişilere cevap vermesinin gayesi böyle düşünenleri düzeltmek içindir. İnsanın üzerine düşen görev Allah'ın emirlerini tatbik etmek ve yasaklarından kaçınmaktır. Gaybı araştırmanın ise hiçbir faydası yoktur ve bunu bilmek imkansızdır.

Allah dileseydi herkese hidayet verirdi. İnsana düşen Allah'ın emrine itaat ve şükretmek emrine aykırı bir iş yaptığında da hemen tevbe etmektir. Allah adildir, kimseye zulmetmez, iyi şeyleri tavsiye edip kötü şeyleri yasaklar. Günahı sevmemek, Allah'ın kaza ve kaderini sevmemek deme değildir. Allah'ın sevdiği şeyleri sevmek, sevmediklerini de sevmemek gerekir. Allah'ın insanların günah işlemesine rızası yoktur.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Eğer inkar ederseniz bilin ki Allah sizden müstağnidir. Kullarının inkarından hoşnut olmaz. Eğer şükredersiniz sizden hoşnut olur. Hiçbir günahkar diğerininki günahını yüklemez. Sonunda dönüşünüz Rabbinizedir, yaptıklarınızı o zaman size haber verir, çünkü O, kalplerde olanı bilir." (Zümer:7)

Kader gizlidir. Bu konuda fazla yorum yapmamak gerekir. Kader konu suda mü'minin ihtiyacı kadar bilgi verilmiştir ve bu kadarını bilmek yeterlidir. Allah ise her şeyi bilir, yaratır, dilediği şey olur, dilemediği olmaz. O adildir, kimseye zulmetme. Hikmet sahibidir, rast gele hüküm vermez. İnsana irade vermiştir. İyilik yapanlara mükafat, kötülük yapanlara ceza verir. Bu Allah'ın adilliğindendir. Çocuk ve deli olanlara hesap sorulmaz. Çünkü onlar hayrı ve şerri ayırt edecek konumda değildirler. Allah kullarına ihtiyacı kadar bilgi verir. İhtiyacı olmayanı ise gizler. Kulun bu gizlenen bilgileri araştırmaması gerekir. Böyle yapmak kendisi için zararlıdır. İnsan aklı sınırlıdır, her şeyi anlayamaz. Allah insan aklını, Allah'ın emirlerine itaat etmeleri yasaklarından kaçınmaları, bu dünyayı Allah'ın istediği şekilde kullanmaları için yaratmıştır, yoksa Allah'ın gizlediği ilimleri araştırmak için değil. İnsana düşen Kur'an'da ve sünnette bildirdiği kadarıyla inanmaktır.

Rasulullah (s.a.s) insanların kader konusunda derine gitmelerini ve bilmedikleri şeyleri araştırmalarını nehyetmiştir.

Amr b. Şuayb, babasından o da dedesinden:

"Bir gün insanlar toplanmış kader hakkında konuşuyorlardı. Rasulullah bunu duyunca kızdı ve şöyle buyurdu:

"Kur'an'ın ayetlerinde birbirine zıtlık varmış gibi yapıyorsunuz. Böyle yapmakla daha önceki kavimler helak oldular."(Ahmed İbn Mace)

Bir adam kader hakkında soru sormak için hz. Ali'ye geldi. Ali şöyle dedi:

"Bu karanlık bir yoldur. Ona girme." Adam tekrar bilgi istedi. Ali (r.a):

"O, derin bir denizdir. İçine girme" dedi.

Adam tekrar bilgi istedi. Ali (r.a):

"O, Allah'ın sırrıdır, bunu bilmek için araştırma" dedi. (Tefsiril Aziz'il HamidAkaidi İslamiyye)


0 yorum :

Yorum Gönder