Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

39-islam-ilmihali-Hacc-Bahsi-2

search,arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf


MÜZDELİFE'DE DURMAK
HÜKMÜ: Sabah namazından sonra ortalık aydınlanıncaya kadar Müzdelife'de kalmak vaciptir.

Hz. Aişe (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: Şevde hızlı yürüyemeyecek kadar şişmandı. Bu sebeple, Müzdelife ‘ den geceleyin ayrılması için Rasulullah (s.a.s)'den izin istedi. O da kendisine izin verdi. Aişe (r.a)'da:

"Keşke ben de Şevde gibi izin istemiş olsaydım" dedi.

(Buhari, Müslim)

İbni Abbas (r.a)’dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s)'in Müzdelife'de bulunduğumuz gece, Mina'ya gönderdiği ilk zayıflar arasında ben de bulunuyordum."

(Buhari, Müslim)

Bu hadisten anlaşılıyor ki ortalık aydınlanmcaya kadar Müzdelife'de kalmak rükün değildir. Rükün olsaydı ortalık daha karanlıkken Rasulullah (s.a.s) zayıf olanları göndermezdi.

Sabah namazından sonra ortalık aydınlanmcaya kadar Müzdelife'de kalmanın vacip olduğunun delili ise:

Rasulullah (s.a.s)'şöyle buyurdu:

"Kim ki bizim bu namazımızda hazır bulunur ve buradan gidinceye kadar bizimle beraber bulunursa, eğer daha önce de Arafat'ta gece ve gündüz durmuşsa haccı tamamlanmış olur.

(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace) İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.

Eğer kişi güçsüz, kadın veya hasta olduğu için kalabalığa tahammül edemiyorsa yukarıda geçen hadise binaen hakkında vücup sakıt olur.


MÜZDELİFE'DE DURMAK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1 - Müzdelife'ye varıldıktan sonra tepesinde ateş yakılan ve Kuzah denilen dağın eteğinde durmak müstehaptır.

Hz. Ali (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s)' Müzdelife'de (Kuzah) adındaki dağda vakfe yaptığı halde sabahladı ve:

"Bu Kuzah vakfe yapılacak en efdal yerdir. Müz delif e'nin her tarafı vakfe mahallidir" buyurdu.

(Ebu Davud, Tirmizi) Tirmizi bu hadis için Sahih dedi.

2- Müzdelife'de bir ezan ve bir ikâmet ile akşam namazı, yatsı namazıyla birlikte yatsı vaktinde kılınır.

Ebu İshak'dan; Sa'd b. Cübeyr demiştir ki:

"Biz (Abdullah) b. Ömer ile beraber Arafat'tan (Müzdelife'ye) hareket ettik. Nihayet Müzdelife'ye gelince İbni Ömer bize akşam ile yatsıyı tek bir ikâmetle kıldırdı. Sonra (namazdan) çıkınca Abdullah:

"İşte Rasulullah (s.a.s)'de burada bizlere böyle namaz kıldırmıştır" dedi."

(Müslim)

3- Bir arada kılınan bu akşam ile yatsı namazları arasında sünnet kılınmaz. Ubeydullah b. Abdillah b. Ömer (r.a) şöyle haber verdi:

Babası Abdullah b. Ömer (r.a)'ya demiştir ki:

"Rasulullah (s.a.s) aralarında hiçbir sünnet namaz kılmayarak akşam ile yatsı namazlarını cem etti. Akşam namazını üç rek'at olarak kılardı. Yatsı namazını da iki rek'at olarak kıldırdı."

Râvi Ubeydullah der ki:

"(Babam) Abdullah'da Allah (c.c)'ya kavuşuncaya kadar (Müzdelife'de) böyle (akşam ile yatsı namazlarını) cem ederek kılardı."

(Müslim)

Şayet kişi akşam namazından sonra sünnet kıldıktan veyahut bir başka iş yaptıktan sonra yatsı namazını kılmak istere iki namazı biribirinden ayırmış olduğu için yatsı namazına da ayrıca ikâmet getirir.

Müzdelife'de akşam ve yatsı namazını cem’i tehirle tek başına kılmak caizdir. Ancak efdal olan, cemaat olarak imamla birlikte kılmaktır. İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'e göre; akşam namazını yolda, yâni Müzdelife'ye varmadan kılmak caiz değildir ve şayet' kılınsa, fecir sökmedikçe bir daha kılmak gerekir.

İmam Ebu Yusuf: "Akşam namazı vaktinde kılınmış olduğu için sahihtir ve dolayısıyla bir daha kılınması gerekmez. Ancak sünnete aykırı hareket ettiği için iyi bir iş yapmış olmuyor" demiştir.



İmam Ebu Hanife ile İmam Muhammed'in delili ise:

Üsâme b. Zeyd (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Arafat'tan hareket etti. Vadiye gelince, hayvanından indi. Küçük abdestini bozduktan sonra, yalnız farz olan azaları yıkayarak abdest aldı.

Ben de kendisine:

"Namaz mı kılacaksın?" diye sordum.

"Namaz ilerde" buyurdu ve hayvanına bindi. Müzdelife'ye gelince, sünnetlerini de yerine getirerek tam bir abdest aldı. Sonra namaz kılmaya gidildi. Akşam namazını kıldı. Sonra yatsı namazını kılmaya başladılar. Arada bir başka namaz kılmadan yatsı namazını da kıldı."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

Hadis-i şerifte Rasulullah (s.a.v)'in abdest almasından sonra Usame'nin ona "Namaz mı kılacaksın?" diye sorması üzerine: "Namaz ilerde' buyurmasında akşam namazını yatsı vaktine ertelemenin vacip olduğuna işaret vardır", demişlerdir.

5 - Müzdelife'de imam, sabah namazını fecir, söker sökmez ve ortalık daha karanlıkken kıldırır.

İbni-Mes'ud (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s)'in iki namazdan, yâni akşam ile yatsı namazından başka hiçbir namazı vaktinin dışında kıldığını görmedim. 0 gün, sabah namazını da (tam vaktinden evvel değilse de mûtad) vaktinden evvel kılmıştı."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud)

6 - Sabah namazından sonra imam ile cemaat ortalık aydınlanıncaya kadar Müzdelife'den ayrılmayıp dua ederler.

Cabir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Sonra Rasulullah (s.a.s) fecr doğuncaya kadar Müzdelife'de yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir ikâmet ile sabah namazını kıldırdı. Sonra devesi "Kasva'ya" binip Meş'arül-Haram'e kadar geldi ve kıbleye döndü. Allah'a duâ etti. Tekbir gitirdi. Tehlil okudu ve Allah'ı birledi. Ortalık tamamıyla ağarıncaya kadar orada (Müzdelife'de) vakfe yaptı. Rasulullah (s.a.s) güneş doğmazdan önce (Müzdelife'den) hareket etti ve Abbas'ın oğlu Fazl'ı da terkisine bindirdi."

(Müslim)

7 - Müzdelife'nin Vadi Mahassir dışında her yerinde vakfe yapılır.



İbni Abbas (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Arafat'ın her yeri vakfe için uygundur. Ancak Batn-ı Ürene'den uzak durunuz. Müzdelife'nin her yerin de vakfe yapılabilir. Fakat Vadi Mahassir'dan uzak durunuz."

(Taberani, Hakim)

Hakim bu hadis Müslim'in şartına göre Sahihtir dedi.

8 - Hava iyice aydınlandıktan sonra ve güneş doğmadan az önce İmam, cemaatle birlikte Müzdelife'den Mina istikametine hareket eder.

Amr. b. Meymûn (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Ömer (r.a)’nun Müzdelife'de sabah namazını kıldırdığına şahid oldum. Sonra ilâve ederek:

"Müşrikler, güneş doğuncaya kadar Müzdelife'den ayrılıp Mina'ya gitmezlerdi" ve "Işılda ey Sebir! (Sebir Müzdelife'de bir dağın adıdır)" derlerdi. Rasulullah (s.a.s) ise, onlara muhalefet etti. Ve güneş doğmadan önce oradan ayrıldı" dedi.

(Buhari, Ebu Davud)


CEMRELERİ TAŞLAMAK (ŞEYTAN TAŞLAMA)
HÜKMÜ: Cemreleri taşlamak vaciptir.

Câbir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s)'i kurban bayramının ilk gününde bineği üzerinde taş atarken ve "Menasikinizi görüp öğrenesiniz diye böyle yapıyorum. Çünkü bu haccımdan sonra hacc yapacağımı bilmiyorum" derken gördüm."

(Müslim, Ebu Davud, Ahmed)


CEMRELERİ TAŞLAMANIN HÜKÜMLERİ
1 - Kişi, Mina'ya vardıktan sonra Akabe cemresinden başlayarak vadinin ortasındaki düzlükten (parmak uçları ile atılan çakılların büyüklüğünde) yedi tane çakıl oraya atar. Her bir çakıl atılırken tekbir getirilir.

İbrahim (en-Nehaiy) (r.a) şöyle dedi:

Bana Abdurrahman b. Yezid şöyle anlattı: Kendisi Abdullah b. Mes'ud ile beraber bulunuyormuş. Abdullah Akabe cemresine gelmiş, vadinin içine girmiş, Mekke'yi soluna, Minayı'da sağına alıp, vadinin ortasından yedi taş alarak her atışta tekbir getirmek suretiyle onları cemreye atmıştır.

Abdurrahman b. Yezid şöyle devam etti:

Ben (İbn-i Mesud'a):

"Yâ Ebâ Abdirrahman! İnsanlar; cemreye, vadinin üstünden atıyorlar" dedim.

İbn-i Mes'ud:

"Kendisinden başka hiçbir hak mâbud olmayan Allah'a yemin ederim ki, benim taş attığım şu mevki, kendisine Bakara Sûresi indirilmiş olan Rasulullah (s.a.s)'in (attığı) makamdır" dedi.

(Buhari, Müslim)

Ebu'z-Zübeyr'den rivayet edildiğine göre; kendisi Câbir b. Abdillah(r.a)'yu şöyle derken işitmiştir:

"Rasulullah (s.a.s)'in fizke taşları gibi küçük çakıllarla cemreyi taşladığını gördüm."

(Müslim)

2- Taşlar atılmaya başlandığında telbiye kesilir.

İbni Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Müzdelif e' den Mina'ya gelirken Fazl'ı devesinin terkisine bindirmişti."

Râvi Ata: Bana İbni Abbas, Fazl'ın kendisine şöyle dediğini haber verdi:

"Rasullah (s.a.s) Akabe cemresini taşlayıncaya kadar telbiye okumakta devam etti."

(Müslim)

3- Taşlar atıldıktan sonra Akabe Cemresi'nin yanında durulmaz.

İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Mescidin yakınındaki Cemre-i Ulâ (yâni ilk cemre)ye taş attığı zaman oraya yedi aded çakıl atardı. Her taş atışında tekbir alır, sonra sol tarafa çekilip derenin ortasında kıbleye doğru durarak ellerini kaldırıp duâ ederdi. Duraklamayı da uzatırdı. Sonra (gidip) ikinci cemre'ye yedi adet çakıl atar ve her atışta tekbir alırdı. Sonra tekrar sol tarafa çekilip derenin ortasında dururdu- ve kıble'ye dönerek ellerini acır (duâ eder)di. Sonra oradan da ayrılarak Akabe'nin yanındaki Cemre'ye varırdı. Oraya da yedi adet çakıl atar ve her atışta tekbir alırdı. (Taş atma işi bittikten) sonra ayrılırdı (orada durmazdı)."

(Buhari, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace)

4- Bayramın ilk gününde yapılan Akabe cemresini taşlama vakti fecrin sökmesiyle başlar.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Akabe Cemresini, güneş doğmadan önce atmayınız."

(Tirmizi, Ebu Davud)



5 - Cemrelere taş atmanın keyfiyeti şöyledir: Çakıl, sağ elin baş parmağının iç tarafı üstüne bırakılıp şehadet parmağının yardımı ile cemreye doğru fırlatılır.

Cemreleri taşlayan kimse ile taşların düştüğü yerin arasındaki mesafenin beş arşından aşağı olmaması gerekir. Zira bundan daha az olan mesafeden atmak, atmak değil, yere düşürmektir. Bununla beraber şayet kişi daha az bir mesafeden atarsa yine olur. Çünkü bu da hiç değilse ayakların önüne atmaktır. Fakat sünnete uymadığı için iyi sayılmaz. Çakılın yavaş olarak yere bırakılması da caiz değildir. Zira, yavaş olarak yere bırakmaya, atmak denilmez.

Eğer atılan çakıl cemrenin içine düşmeyip yakınına düşerse, yine olur. Çünkü atılan çakılların hepsini cemrenin içine düşürmek çoğu kez mümkün olamaz. Fakat eğer uzak bir yere düşerse caiz değildir. Zira, bu ibadetin yeri ancak cemrenin bulunduğu sahadır. Eğer kişi her yedi çakılı bir defada atarsa bir atış sayılır. Çünkü çakılları ayrı ayrı atmanın gerektiği nas ile bildirilmiştir.

6 - Atmak istenilen şeyin çakıl olması da şart değildir. Toprak cinsinden olan her şey caizdir. Çünkü gaye atmaktır. Atmak ise çakılla olduğu gibi toprakla da olur. Fakat altın ve gümüşü atmak olmaz. Çünkü altın ile gümüşleri atmak, atmak değil, serpmektir


SAÇLARI TRAŞ ETMEK VEYA KISALTMAK
HÜKMÜ: Vaciptir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Hiç şüphesiz inşeallah emniyet içinde bulunan kim seler olarak başlarınızı traş etmiş ve kısaltmış olduğunuz halde korkmaksızın mutlaka Mescid-i Haram'a gireceksiniz. Allah bilmediklerinizi bilmiş ve bundan başka size yakın bir fethi mukadder kılmıştır."

(Fetih: 27)


SAÇLARI TRAŞ ETMEK VEYA KISALTMAK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1- Kişi Akabe cemresinin taşlarını attıktan sonra eğer ifrad haccı yapıyorsa isterse kurban keser ve ondan sonra saçını ya traş eder veyahut ondan makasla aldırır.

Enes (r.a)'den şöyle rivayet olunmuştur:

"Rasulullah (s.a.s) Mina'ya gelmiş, cemreye gelip onu taşladıktan sonra Mina'daki yerine dönmüştür. Kur banını kesmiş ve sonra berbere: "Al!" demiş ve evvelâ sağ tarafına, sonra sol tarafına işaret ettikten sonra (kestirdiği saçını) insanlara vermeye başlamıştır."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

2- Saçı tamamıyle traş etmek makasla kısaltmaktan daha iyidir.

İbni Ömer (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Yâ Rabbi! Saçlarını traş ettirmiş olanlara merhamet et." (Etrafındakiler):

"Saçlarını kısaltmış olanlara da, yâ Rasulullah!" demişler. Rasulullah (s.a.s):'

"Yâ Rabbi! Saçlarını traş ettirmiş olanlara merhamet et" diye aynı duayı, tekrarlamış. Ashab yine:

"Saçlarını kısaltmış olanlara da, yâ Rasulullah!" demişler. Rasulullah (s.a.s)'de bu defa:

"Kısaltmış olanlara da yâ Rabbi!" buyurmuştur.

(Buhari, Müslim, Ebu Davud)

3- Saçını traş eden veya kısaltan kimse ihramdan çıkmış sayıldığı için -kadınlara yaklaşmaktan başka ihramda yasak olan her şey ona helâl olur.

İbni Abbas (r.a) şöyle demiştir:

"Siz (bayramın ilk günü) Akabe cemresine çakılları attığınız (ve bundan sonra saç traşı olduğunuz) zaman (ihramlı için haram olan) her şey size helâl olur.

(Helâliniz olan) kadınlar müstesna." Bunun üzerine bir adam İbni Abbas'a:

"Ve güzel koku (da müstesna değil mi)?" dedi.

İbni Abbas bu soru üzerine:

"Ama ben Rasulullah (s.a.s)'in (mübarek) başını (anılan taşlama ve traştan sonra) misk ile iyice kokulattığını kesinlikle gördüm. Bu, güzel koku sürünmek midir, değil midir?" dedi.

(İbni Mace, Nesei, Beyhaki)

4- Kadınlar ise saçlarını traş etmezler, makasla kısaltırlar.

İbni Abbas(r.a)’dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Kadınların saçlarını traş etmeleri lâzım değildir. Onlar saçlarını sadece kısaltırlar."

(Ebu Davud, Tirmizi, Dare Kutni) Bu hadis Hasendir.


ZİYARET TAVAFI
HÜKMÜ: Ziyaret tavafı haccın farzlarındandır.

Bu tavafa ayrıca "İferda Tavafı" yâni; Arafat'dan dağılma tavafı ve "Bayram günü tavafı" da denilir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Sonra kirlerini (saç ve tırnaklarını) atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o kadim olan Beyt'i (Kabe'yi) tavaf etsinler." (Hacc: 29)


ZİYARET TAVAFI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1- Bayramın birinci günü Mina'da traş olduktan sonra ya aynı gün, ya ertesi veya daha sonraki gün Mekke'ye inilip ziyaret tavafı yapılır.

İbni Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Kurban Bayramının ilk günü ziyaret tavafını yapmış, sonra dönüp Minâ'da öğle namazlarını kılmıştır."

İbni Ömer (r.a) Rasulullah (s.a.s)'e uyarak böyle yaparlardı.

(Müslim)

2- Ziyaret tavafı ancak kurban bayramı günlerinde yapılabilir. Zira Allah (c.c): "Allah'ın onlara rızık olarak verdiği hayvanları belli günlerde kurban ederken O'nun adını ansınlar...." buyurduktan sonra:

"Sonra traş olup, tırnaklarını kesip temizlensinler, adaklarını yerine getirsinler ve Kabe'yi tavaf etsinler." (Hacc: 28-29) buyurarak tavafı kurban kesmenin üzerine atfetmiştir. (Yâni; hemen sonra zikretmiştir.) Bundan ise her ikisinin de aynı günlerde olduğu anlaşılır.

Hz. Aişe (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah(s.a.s)ile birlikte haccettik. Ve kur ban kesme günü ziyaret tavafını yaptık." (Buhari)



3- Ziyaret tavafının vakti, kurban bayramının ilk günü tanyerinin ağarması ile başlar. Zira tanyeri ağarmadıkça henüz gece olduğu için, Arafat'da durma vakti de bitmiş olmuyor. Ziyaret tavafı için en sevaplı olan vakit kurban kesmede olduğu gibi- kurban bayramının ilk günüdür.

4- Eğer kişi ifrad haccına niyet etmişse ve daha önce yapmış olduğu Kudüm Tavafından sonra Safa ile Merve arasında Sa'y yapmış ise Ziyaret Tavafında ne Remel ve ne de tavaftan sonra Safa ile Merve arasında sa'y yapar. Daha önce sa'y yapmayan kimse ise bu tavafta hem Remel ve hem de tavaftan sonra sa'y yapar, zira bir defadan fazla sa'y yapmak meşru değildir. Remel yapmak ise ancak kendisinden sonra sa'y yapılan tavafta meşrudur. İbni Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Ziyaret Tavafında yedi turda da Remel yapmadı."

(Ahmed, Ebu Davud, Nesei,İbni Mace)

Hakim bu hadis için Sahih dedi.

5 - Ziyaret Tavafından sonra iki rekat namaz kılınır.

İbni Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Hac ile Umre için tavaf ettiği vakit üç turu (Remel) yaparak ve dört turu da yürüyerek Beyt'i tavaf eder ve ondan sonra da iki rekât namaz kılardı."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

6 - Ziyaret Tavafından sonra kişiye kadınlara yaklaşmak helâl olur

0 yorum :

Yorum Gönder