Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

38-islam-ilmihali-Hacc-Bahsi-1

search,arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf


HAC BAHSİ

HACIN VÜCUBUNUN ŞARTLARI
HACCIN EDASININ ŞARTLARI
HACCIN VAKTİ (MEVSİMİ)
HACCIN MİKATLARI
MİKATLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
HACCIN FARZLARI
HACCIN VACİPLERİ
İHRAMA GİRMEK
KUDÜM TAVAFI
KUDÜM TAVAFININ YAPILIŞI
SAFA İLE MERVE TEPELERİ: ARASINDA SA'Y ETMEK
SAFA İLE MERVE ARASINDA SA'YIN YAPILIŞI
MİNA'YA GİTMEK
ARAFAT'TA DURMAK
ARAFAT'TA DURMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
MÜZDELİFE'DE DURMAK
MÜZDELİFE'DE DURMAK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
CEMRELERİ TAŞLAMAK (ŞEYTAN TAŞLAMA)
CEMRELERİ TAŞLAMANIN HÜKÜMLERİ
SAÇLARI TRAŞ ETMEK VEYA KISALTMAK
SAÇLARI TRAŞ ETMEK VEYA KISALTMAK İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
ZİYARET TAVAFI
ZİYARET TAVAFI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
CEMRELERİN TAŞLANMASINI TAMAMLAMAK İÇİN MİNA'YA TEKRAR DÖNMEK
CEMRELERİ TAŞLADIKTAN SONRA MEKKE'YE DÖNMEK
VEDA TAVAFI
VEDA TAVAFI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
RASULULLAH (S.A.V)'İN HACCI
KİRAN HACCI
KIRAN HACCI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
TEMETTÜ HACCI
TEMETTÜ HACCI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
İHRAMDA YASAK OLAN HERHANGİ BİR ŞEYİ YAPMANIN HÜKMÜ
I - GÜZEL KOKU VE YAĞ SÜRÜNMENİN CEZASI
II - DİKİŞLİ ELBİSE GİYMENİN CEZASI
III - TIRAŞ OLMANIN VE TIRNAK KESMENİN CEZASI
ÖNEMLİ BİR KURAL
IV - CİNSİ MÜNASEBETTE BULUNMANIN CEZASI
TAVAF, SAY VE ŞEYTAN TAŞLAMALARLA İLGİLİ CİNAYETLER
AVLANMANIN CEZASI

Haccın Hükmü: Hacc; köle, deli ve çocuk olmayan ve vücudunda herhangi bir sakatlık veya hastalık bulunmayan bir kimsenin eğer hacca gidip dönünceye kadar yol masrafını ve çoluk çocuğunun oturacakları meskenden başka, yiyecek ve giyecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılayacak kadar varlığı bulunur ve yol da emniyetli olursa- ömründe, yapması bir defa farz olan bir ibadettir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Beyt’e gidebilme gücüne sahip olan kimseler için Beyt’i haccetmek Allah’ın gerekli kıldığı bir görevdir.

Kim ki küfre girerse (Allah’a zarar veremez). Çünkü, bütün alemlerden müstağnidir.”

(Al-i İmran: 97)

İbni Abbas (r.a)’dan şöyle rivayet edilmiştir:

Ekra b. Habis (r.a) Rasuiullah (s.a.s)’e şöyle sordu:

“Ya Rasulullah! Hacc, her sene midir, yoksa bir defa mı?” Rasuiullah (s.a.s):

“Yalnız bir defadır. Fazla yapan için nafiledir” buyurdu.

(Ebu Davud, Nesei, Ahmed, Hakim)

Hakim bu hadis için Sahih dedi.


HACIN VÜCUBUNUN ŞARTLARI
1- Müslüman olmak: Çünkü Hacc bir ibadettir. Müslüman olmayan kimsenin ibadeti ise makbul değildir.

2- Akıllı Olmak:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Çocuk buluğa erinceye kadar, deli olan iyileşin ceye kadar ve uykuda olan uyanıncaya kadar kendileri ne günah yazılmaz.”

(Ebu Davud, Ahmed)

3- Hürriyet (Hür Olmak):

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Hangi köle azatlanırsa on defa bile Hacca gitmiş olsa, İslamın rüknü olan Haccı bir daha yapması gerekir.”

(Beyhaki, Taberai, Hakim)

Hakim bu hadis için Sahih dedi.

4- Buluğa Ermiş Olmak:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Hangi çocuk ergenlik çağına girerse, on defa bile Hacca gitmiş olsa, islam’ın rüknü olan Haccı bir daha yapması gerekir.”

(Beyhaki, Taberani, Hakim)

Hakim bu hadis için Sahih dedi.

5- Vakit: Haccın vakti; Şevval, Zilkade aylarıyla

Zilhicce ayının ilk on günüdür.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Hacc, bilinen aylardır.”

(Bakara: 197)

İbni Ömer (r.a) demiştir ki:

“Hacc ayları; Şevval, Zilkade ve Zilhiccenin on günüdür.

(Buhari)

6- Nakil Vasıtasını Ve Masrafları Temine Gücün Yetmesi:

İbni Ömer (r.a)’den şöyle Rivayet edelmiştir:

“Bir adam Rasulullah (s.a.s)’e geldi ve dedi ki:

“Ya Rasulullah! Haccı gerektiren şey nedir?” Rasulullah (s.a.s):

“Azık ve binittir” buyurdu.”

(Tirmizi, Dare Kutni, Beyhaki, İbni Mace)’Zayıf hadis.

Enes (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Haccın farziyetini bildiren ayette geçen “Beyt’e gidebilme gücüne sahip olan kimseler için” (Al-i İmran: 97)’dan maksat nedir?” diye sorulduğunda Rasulullah (s.a.s): “Azık ve binittir” diye cevap vermiştir.

(Dare Kutni)’Hakim rivayet etti ve Sahih dedi.

7 - Çoluk çocuğunun oturdukları meskenden başka, yiyecek ve giyecek gibi zaruri ihtiyaçlarını karşılaya cak miktardan fazla varlığa sahip olmak. Zira Hacc, şeriatin emrettiği bir ibadettir. Çoluk çocuğunun nafakası ise kul hakkıdır. Kul hakkı şeriatin emrinden önce gelir.


HACCIN EDASININ ŞARTLARI
1- Bedenen Salim Ve Sıhhatli Bulunmak: Çünkü, hastalık veyahut vücutta bir sakatlığın bulunması halin de yolculuk yapmak ya büsbütün imkansızdır ya da zordur. Dinde ise zorluk yoktur.

İbni Abbas (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Haccetmek isteyen kimse acele etsin, geciktirme sin. Çünkü kişi hastalanır, deve yolunu şaşırır ve araya ihtiyaç girer.”

(Ebu Davud, Ahmed)

Has’am Kabilesinden bir kadın gelip dedi ki:

“Ya Rasulullah! Allah’ın kulları üzerine farz olan Hacc, ihtiyarlayıp takatsiz kaldığı zamanda babama farz oldu. Onun yerine ben Haccedebilir miyim?” Rasulullah (s.a.s): “Evet” buyurdu. Bu da Veda Haccında idi.

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

İmam Ebu Hanife’ye göre, iki gözden kör olan kimseye beraberinde kendisine yardımcı olacak bir kimsesi bulunsa bile Hacc, farz değildir. Diğer iki imam ise, beraberinde kendisine yardım edecek bir kimse bulunursa farzdır, demişlerdir.

2 - Yol Emniyeti Ve Hapsedilmemiş Olmak:

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Beyt’e gidebilme gücüne sahip olan kimseler için Beyt’i haccetmek Allah’ın gerekli kıldığı bir görevdir.”

(Al-i İmran: 97)

3 - Kadının Mahreminin Veya Kocasının Bulunması: Hacca gitmek isteyen kadının beraberinde ya kocasısının yada kendisiyle evlenmesi caiz olmayan yakın bir akrabasının bulunması şarttır. Evi Mekke’den üç günlük veya daha uzak mesafede olan kadın için bu kişilerden biri olmadan haccetmesi caiz değildir. Fakat eğer evi Mekke’den üç günlük mesafeden daha az ise, o zaman beraberinde kocası veya yakın akrabası bulunmasa da haccetmesi caizdir.

İbni Abbas (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Rasulullah (s.a.s)’i, hutbe okuduğu sırada şöyle derken işittim: “Kadın, yanında bir mahremi olmadan yola çıkmasın.” Bunun üzerine adamın biri kalkıp dedi ki: “Ya Rasulullah! Zevcem, Hacca gitmek üzere yola çıktı. Ben de filan gazveye katılmak için kaydedildim.” Rasulullah (s.a.s): “Vazgeç, git ailenle birlikte haccet” buyurdu.

(Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei)

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Bir kadının yanında mahremi olmadan üç günlük mesafeden uzak bir yere yolculuk yapması caiz değildir.”

(Buhari, Müslim)

4- Hacca gitmek isteyen kadının beraberinde yakın bir akrabası bulunursa, kocası onu Hacca gitmekten alıkoyamaz. Çünkü farz olan ibadetlerin yerine getirilmesinde kocasının söz haklı yoktur. Hacc da farz olan ibadetlerdendir. Ancak, eğer kadının beraberindeki yakın akrabası helal, haram bilmeyen ve güvenilmez bir kimse olursa o zaman kocası onu gitmekten alıkoyabilir.

5- İddet İçinde Olmamak: Kocası ölmüş veya kocası tarafından boşanmış olan bir kadına Haçcın farz olması için bu kadının iddetinin bitmiş olması şarttır.

6- İhrama girdikten sonra ergenlik çağına giren çocuğun devam ettiği Hacc, farz yerini tutmaz. Çünkü ihrama girerken Hacc, çocuğa farz olmadığı için başladığı Hacc nafile olup farza dönüşemez. Fakat, eğer çocuk daha Arafat’a gitmemişken ihramını yenileyip farz niyetini getirirse caizdir.


HACCIN VAKTİ (MEVSİMİ)
Şevval, Zilkade ve Zilhiccenin ilk on günüdür. , Bu mevsimden önce ihrama girmek caiz olmakla beraber mekruhtur.

Allah (c.c) buruyor:

“Hacc, bilmen aylardadır”. (Bakara: 197)

Ibni Ömer (r.a) demiştirki. Hac ayları: Şeval, Zilkade ve Zilhiccenin on günüdür.

(Buhari)


HACCIN MİKATLARI
Haccın inikatları; Hacca giderken ihrama girmeden geçilmesi caiz olmayan yerlerdir.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

“Hiç bir kimse ihrama girmeden mikatı geçemez.”

(İbni Ebi Şey be Musannefinde ve Taberani rivayet ettiler)

Bu mikatlar ise:

1- Irak tarafından gidenler için “Zatü İrk” denilen yerde.

2- Şam tarafından gidenler için “Cuhfe”de.

3- Medine tarafından gidenler için “Zül-Huleyfe”de.

4- Necid tarafından gidenler için “Karn”de.

5- Yemen tarafından gidenler için de “Yelemlem” denilen yerde.

İbni Abbas (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah (s.a.s) Medineliler için “Zül-Huleyfe”yi, Şamlılar için “El-Cuhfe”yi, Necidliler için “Kara el-Me-nazil”i, Yemen için de “Yelemlem”i mikat olarak tesbit etmiş ve demiştir ki: “Bu sayılan yerler, o yoldan Hacc ve Umre niyetiyle gelen diğer herkes için de mikattır.” (Yani; bu yere gelince ihrama girerler). Bu yerlerden yakın yerlerde ikamet eden için mikat, ikamet ettikleri yerdir. Hatta Mekkeliler için Mekkedir. Onlar da oradan ihrama girerler.”

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi Nesei)

Rasulullah (s.a.s) Iraklılara “Zatü İrk”i mikat tayin etti.”

(Ebu Davud, Nesei, Ahmed)

İbni Ömer (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir: “O iki şehir (yani; Küfe ile Basra) fethedilince,

Ömer (r.a)’ya geldiler ve dediler ki: “Ya Emire’l mü’minin.» Rasulullah (s.a.s) Nacidliler için Karn’ı hudud tayin etmiştir. Fakat O, bizim yolumuzdan uzaktır. Oradan başlarsak bize zor olur.”

Hz. Ömer: “Sizin yolunuzda Karn’ın hizasına bakınız” dedi. Ve onlara “Zatü İrk”i mikat tayin etti.

(Buhari)


MİKATLARLA İLGİLİ HÜKÜMLER
1- Hacca veya Umreye gitmek isteyen kişinin bu mikatlara varmadan da ihrama girmesi daha iyidir.

Ali b. Ebi Talib (r.a)’ye: “Başladığınız Hacc ve Umreyi tam olarak yapın” (Bakara: 196) ayetinin manası sorulduğunda: “Kişinin Hacc veya Umreye giderken kapısı önünden ihrama girmesi demektir” demiştir.

(Hakim rivayet etti ve Sahih dedi.)

2- Mekke’de olanlar için ise, Hacc mikatı Harem’in içi. Umre mikatı da Harem’in dışıdır.

Rasulullah (s.a.s) ashabından kimisine Mekke’nin içinde Hacc ihramına girmelerini emrettiği halde muhterem eşi Hz. Aişe’nin Umre ihramına girmesi için kardeşine O’nu Tenim’e götürmesini emretmiştir. (Tenim ise Harem’ in dışında olan bir semtin adıdır.)

(Bu rivayetler Sahih-i Müslimde geçmektedir.)




HACCIN FARZLARI
Haccın farzları üçtür. Bunlardan birisi yapılmazsa, Hacc batıl olur ve gelecek yılda kaza etmek gerekir.

1- İhrama Girmek.

2- Arafat’ta Vakfe Zamanında Durmak.

3- Ziyaret Tavafında Bulunmak.


HACCIN VACİPLERİ
1- Safa İle Merve Tepeleri Arasında Sa’y Etmek.

2- Müzdelife’de Durmak.

3- Cemreleri Taşlamak (Şeytan Taşlama).

4- Saçları Traş Etmek Veya Kısaltmak.

5- Veda Tavafını Eda Etmek.


İHRAMA GİRMEK
1- Kişi ihrama girmek istediği zaman önce yıkanır veyahut abdest alır.. Fakat, yıkanmak abdest almaktan daha iyidir.

İbni Ömer (r.a) şöyle dedi: “Kişinin ihrama girmeden önce gusletmesi sünnettendir.”

(İbni Ebi Şeybe, Dare Kutni, El-Bezzar, Hakim) Hakim bu hadis için Sahih dedi.

Zeyd b. Sabit (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (s.a.s)’i ihrama gireceği vakit üzerindeki elbiseyi çıkarıp, yıkandığım gördüm.”

(Tirmizi rivayet etti ve Hasen dedi.)

2- İhrama girmek isteyen kimse yıkandıktan sonra Birini eteklik yapmak, diğerini de omuzları üstüne atmak suretiyle yeni veyahut yıkanmış iki bez parçasına bürünür. Kadın, ihramda iken istediği elbiseyi giyebilir. Çünkü kadının dikilmemiş elbise giymesinde avret yerlerinin açılma tehlikesi vardır.

İbni Abbas (r.a) şöyle demiştir:

“Rasulullah (s.a.s) saçını tarayıp, yağladıktan sonra gömleği ile rıdasını (erkeklerde belden aşağısını örten örtü) giydikten sonra ashabı ile birlikte Medine’ den çıkıp gitti ve deri üstüne sürülen zaferanlı elbiselerin dışında gömleklerle ridaların giyilmesini yasaklamadı.”

(Buhari)

3 - İhrama girmek isteyen kişinin güzel koku sürünmesi sünnettendir.

Hz. Aişe (r.a) şöyle demiştir:

“Rasulullah (s.a.s)’e ihrama gireceği vakit ve girmeden önce güzel kokular

sürerdim.”

(Buhari, Müslim)

4- İhrama girdikten sonra iki rekat namaz kılınır. Ve “Allah’ım! Ben hacca gitmek istiyorum. Bana kolaylık ver ve benden kabul buyur” diye dua edilir.

İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:

“Rasulullah (s.a.s) Zülhalife’de ihrama girdikten sonra iki rekat namaz kılardı.”

(Müslim)

5- İki rekat namaz kıldıktan sonra telbiyeye başlanır,

İbni Abbas (r.a) şöyle dedi:

“Rasulullah (s.a.s) namaz kılar kılmaz telbiyeye başlamıştır.”

(Tirimizi, Nesei)

Nesei bu hadis için Hasen-Garib dedi.

Telbiyeye namazdan hemen sonra başlanmayıp ta bineğin sırtında Hacca doğru yol alırken başlanması da caizdir. Fakat yukarıdaki hadisi şerife göre namazdan hemen sonra başlanması daha iyidir.

Kadın, telbiye ederken sesini yükseltemez.

6- İhrama giren kimse eğer yalnız Hacc maksadıyla ihrama giriyorsa getirdiği telbiye ile Hacc niyetini getirmek zorunda olur. Kişi Hacca niyet ederek telbiyeye başlarsa ihrama girmiş olur. Çünkü Hacc bir ibadettir. İbadetler ise niyete göredir. Fakat telbiye getirilmeden Hacca niyet edilse bile ihrama girilmiş olamaz. İhrama girilmesi için niyet edildikten sonra telbiye getirmek şarttır.

7- Telbiye: Lebbeyk Allahumme Lebbeyk, La şerike leke lebbeyk, innel hamde ve ‘ n-ni’ mete leke ve’l-mülk, la şerike lek.” (Yani; “Senin emrindeyim Allah’ım senin emrindeyim. Senin emrindeyim. Senin ibadette ortağın yoktur. Senin emrindeyim. Bütün hamd, nimet ve hükümranlık senindir.”) diye zikretmektir.

Telbiyede . geçen bu kelimelerden bir tanesini bile eksik bırakmamak gerekir. Fakat bir şeyler ilave edilirse caizdir.

İbni Ömer (r.a) şöyle dedi: “Rasulullah (s.a.s) Zül-Huleyfe mescidi yanında hayvanına bindi. Hayvan kalkıp doğrulunca, yüksek sesle telbiye yaptı ve “Lebbeyk Allahumme lebbeyk, la şerike leke lebbeyk, innel hamde ve’ nni’mete leke ve’l-mülk, la şerike lek” buyurdular.

(Buhari, Müslim, ‘Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

Buhari’den başka ötekilerde şu ziyade vardır: İbni Ömer (r.a) dedi ki: “Ömer (r.a) Rasulullah (s.a.s)’in telbiye ettiği gibi telbiye eder ve şunları eklerdi: “Lebbeyk Allahumme lebbeyk, lebbeyke ve sadeyke ve’l-hayru fi yedeyke lebbeyke ve’r-ragbau ileyke ve’l amel.” (Yani; Allah’ım! Sana icabet ettim, sana. Senin taatına koşarak senin. Hayır senin elindedir. İcabet te sana, rağbet te ancak sanadır.)

8 -İhramda bulunan kimse refese, füsuk ve cidal yapmaktan bütün gücü ile sakınmalıdır.

Refes: Kimisi; cinsel ilişkidir. Kimisi; kötü ve kaba laflardır. Kimisi de; kadınların yanında cinsel ilişki ile cinsel ilişkiye sürükleyici şeylerden söz etmektir.

Füsuk; Dini yasakları çiğneyip korkusuz ve pervasızca günah işlemektir. Bu, her ne kadar her zaman haram ise de, ihramda her zamankinden daha haramdır.

Cidal: Şunun bununla gerekli, gereksiz tartışıp ağız kavgası yapmaktır. Kimisi de; Haccın zamanı hakkında müşriklerle münakaşa etmektir.

9 - İhramda olan kimse av avlayamaz. Ava işaret te edemez ve onu başkasına gösteremez.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“İhramda iken av öldürmeyin.” (Maide: 95)

“Deniz avı ve onu yemek size de yolculara da geçimlik olmak üzere helal kılınmıştır. İhramda olduğunuz müddet ise, kara avı haram kılınmıştır. Kendisine dönüp huzurunda toplanacağınız Allah’tan sakının.”

(Maide: 96)

Abdullah b. Ebi Katade (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir: “Rasulullah (s.a.s) Hacc için yola çıktı. Biz de beraberinde çıktık. Rasulullah (s.a.s) sahabilerinden içlerinde Ebu Katade de olduğu hald- bir grup insanı keşif için sevkedip: “Deniz kenarına doğru gidiniz, sonra bize katılınız” emrini verdi. Bu, keşif kolu olarak ayrılan grup, deniz sahiline doğru yol aldılar. Nihayet Rasulullah (s.a.s)’den tarafa döndükleri zaman Ebu Katade’den başka hepsi ihrama girdiler. Talnız Ebu Katade ihrama girmedi. Onlar bu şekilde yol alırlarken ansızın yaban eşekleri gördüler. Ebu Katade hemen üzerlerine hücum etti ve onlardan bir dişi yaban eşeği öldürdü. Müteakiben bu müfreze, bir yere inip konakladı ve o avın etinden yediler. Sonra kendi kendilerine: “Bizler ihramlı olduğumuz halde (avlanıp) et yedik” dediler. Dişi yaban eşeğinin etinden arka kalan kısmı da yanlarında taşıdılar ve nihayet Rasulullah (s.a.s)’e geldiklerinde:

“Ya Rasulullah! Bizler ihramlanmıştık. Ebu Katade ise ihrama girmemişti. Birdenbire bir takım yaban eşekleri gördük. Ebu Katade’de hemen üzerlerine saldırır ve onlardan’ dişi bir eşeği öldürdü. Biz de inip onun etin den yedik. “Bizler ihramlı olduğumuz halde av eti yedik” diye söylenerek onun etinden kalanı da (beraberi mizde) getirdik” dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) onlara: “Sizden Ebu Katade’ye bu yaban eşeğini avlamasini emreden yahut herhangi bir şey ile kendisine işaret ederek (avı) gösteren var mıdır?” diye sordu. Onlar:

“Hayır, yoktur” cevabını verdiler. Rasulullah:

“Öyle ise bu avın etinden geri kalanını yeyiniz”buyurdu.

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)

10- İhramda olan kimse gömlek, kilot, sarık ve mest te giyemez. Ancak, eğer terlik bulamazsa mestin boğazını kesip terlik durumuna getirdikten sonra giyebilir. Safran veya vers ile boyanmış bir elbiseyi de giyemez. Ancak yıkanmış ise rengi gitmemiş bile olsa giyebilir. Ayağa giyilecek terliğin dikişsiz olması şarttır.

İbni Ömre (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:

“Bir adam Rasulullah (s.a.s)’e:

“Ya Rasulullah! İhrama girmek isteyen kimse hangi elbiseyi giyer?” diye sordu. Rasulullah (s.a.s):

“Gömlekleri, sarıkları, donları, başa giyilenleri ve mestleri giyemez. Yalnız, takunya bulamayan kimse mestleri giysin. Fakat topuklarından aşağısına kadar kessin. Zaferan (safran), vers (bir nevi san ottan yapılmış koku) sürülmüş elbise giymesin” buyurdu.”

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)


11- İhramda olan erkek yüzünü ve başını örtemez.
İbni Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:
"Rasulullah (s.a.s) ile birlikte olan bir adamı devesi vurmuş ve adam da ihramlı olduğu halde ölmüştü. Bunun üzerine

Rasulullah (s.a.s): "Onu su ve sidr ile yıkayın. Ve üzerindeki iki elbise ile gömün. Koku sürmeyin, başını ve yüzünü örtmeyin. Çünkü o, kıyamet gününde telbiye ederek diriltilecektir" buyurdu.


(Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)


12- İhramda olan kimse güzel koku süremez.

Bir adam: "Yâ Rasulullah! Hacı(nın vaziyeti) nedir?" diye sordu.

Rasulullah (s.a.s): "(Hacı, çeşitli sıkıntılar nedeniyle) saçı sakalı biribirine karışık ve güzel kokulan kullanmayı bırakandır" buyurdu.


(Tirmizi, İbni Mace)’Hakim bu hadis için Sahih dedi.


13- İhramda olan kimse saçına, sakalına yağ süremez ve ne saçını ne sakalını ne de vücudunun herhangi bir yerinde bulunan kıllan tıraş edemez.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
"Kurban, yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin."

(Bakara: 106)


14 - İhramda olan kimsenin hamama gidip yıkanmasında sakınca yoktur. Ebu Eyyub (r.a): "Rasulullah (s.a.s)'i ihramlı olduğu halde guslederken gördüm dedi. Sonra ellerini öne arkaya götürmek suretiyle başını oğuşturdu. Ve: "Rasulullah (s.a.s)i işte böyle yaparken gördüm" diye ilave etti.


(Buharı, Müslim, Ebu Davud)


15 - İhramda Olan kimsenin bir duvar" veya tahta revan ile gölgelenmesinde ve beline kemer bağlamasında bir sakınca yoktur.
Ukbe b. Sahban (r.a)'nun şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Osman b. Affan (r.a)'yu El-Abtuh'ta ihramlı iken çadırı kurulmuş ve kılıcı da ağaçta asılı olarak gördüm."


(İbni Ebu Şeybe Musannefinde rivayet etti.)


Ümmü Hüseyin (r.a)'dan şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Rasulullah (s.a.s) ile beraber haccettim. Usame ve Bilâl'den biri Rasulullah (s.a.s)'in devesinin yularını
tutuyor diğeri ise sıcaktan koruyordu. Akabe taşını taşlayıncaya kadar böyle devam etti."

(Müslim)


16 - Kadın, ihramda yüzünü açar. Eğer kadın yüzünün üstüne bir şey sarkıtır da bunu yüzünden uzak tutarsa caizdir.
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
"Erkeğin ihramı başından belli olur. Kadının ihramı ise yüzünden belli olur."


(Beyhaki, Dare Kutni)


Hz. Aişe (r.a) şöyle demiştir:
"İhramda iken Rasulullah (s.a.s) ile birlikte olduğumuz halde kafilelere rastladık. Onlarla karşılaşınca başörtümüzü yüzümüze indirir, geçtikleri zaman da yüzümüzü açardık."


(Ebu Davud, İbni Mace
Sahih senedle rivayet ettiler.)


17 - İhramda olan kimse, farz olan bir namazdan sonra her yüksek olan bir yere çıkarken, her alçak olan bir yere inerken, her bir süvari kafilesine rastlarken ve her seher vaktinde telbiye getirir.
İbni Cerir, İbni Barsıt'ın şöyle dediğini rivayet etti: İbni Basit dedi ki:
"Sahabeler dört yerde telbiyeyi severlerdi: Farz namazdan sonra, her yüksek olan bir yere çıkarken, her alçak olan bir yere inerken ve arkadaşlarını karşıladıkları zaman."


(İbni Ebi Şeybe Musannefinde rivayet etti.) Hafız b. Hâcer "Diraye"de bu hadisin senedi Sahihtir dedi.


18- Telbiye ne kadar yüksek sesle getirilirse o kadar iyidir.
Es-Saibu'l-Ensari (r.a)’den Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Bana Cibril (a.s) geldi. Ashabım ve benimle birlikte olanlara, telbiye yaparken, seslerini yükseltmelerini söylememi emreyledi."


(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace) Tirmizi bu hadis için Sahih dedi.


Ebu Bekir (r.a) şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.s)'e hangi Hacc efdaldir?" diye sormuşlar.

Rasulullah (s.a.s)' de: "Yüksek sesle telbiye yapmak ve kan dökmektir" diye cevap vermiştir.


(Tirmizi, İbni Mace)


19- Kişi Mekke'ye girdiği zaman ister gece, ister, gündüz olsun hiç durmadan, Mescid-i Haram'a gider.
Hz. Aişe (r.a) şöyle demiştir:
"Rasulullah (s.a.s)'in Mekke'ye vardığı zaman ilk yaptığı iş abdest almak, sonra Beyt'i Şerifi tavaf etmekti."


(Buhari, Müslim)


20- Kişinin gözü Beytullah'a iliştiği zaman da tekbir getirir ve Lailahe illallah der. Ondan sonra Hacer-ül Esved'e doğru yönelip tekbir alır ve Lailahe illallah der. Eğer kişi herhangi bir kimseyi incitmeden Hacer-ül Esved'i öpmeye veya elinin ayasını ona sürmeye
olanak bulursa bunu yapmaya çalışır. Şayet elinde bulunan bir hurma dalı ve benzeri gibi bir şeyi Hacer-ül Esved'e dokundurup ta o şeyi öpmeye imkan bulursa, bu da iyidir. Şayet bunu da yapamazsa, o zaman yüzünü Hacer-ül Esved'e vererek tekbir ve tehlil getirmek, Allah'a hamdetmek ve de Rasulullah (s.a.s)'e salavat okumakla yetinir.
İbni Abbas (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.s) Hacer-ül Esved hakkında şöyle buyurdu:

"Allah'a yemin ederimki,Cenabı Hakk kıyamet gününde onu (Hacer'ül Esced'i) gören gözleri ve konuşan dili olduğu halde kendisine ihlas ile el sürüp öpen kira-se için leyhine şahitlik yapmak üzere diriltecektir."


(Tirmizi rivayet etti ve Hasen dedi.)


Ömer (r.a)'den; Kendisi Hacer-ül Esved'in yanına gelmiş, O'nu öpmüş ve şöyle demiştir:
"Senin zarar ve menfaat sağlamayan bir taş olduğunu bilirim. Rasulullah (s.a.s)'in seni öptüğünü görmüş olmasaydım ben de öpmezdim."


(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)


İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.s) Hacer-ül Esvedin'in bulunduğu rükne geldikçe elinde bulunan birşey ile ona işaret etmiş ve tekbir getirmiştir."


(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)


Ebu Yafur el-Abdi (r.a)'den Rasulullah (s.a.s)'in Hz.Ömer (r.a)’ya şöyle dediği rivayet olunmuştur:
"Sen iri ve güçlü bir adamsın. Güçsüz olan kimseleri incitebilirsin. Bundan dolayı halkın arasına giriptaşa ulaşmak için onlarla sıkışma. Ancak, eğer bir açıklık bulursan taşı öp veya ona elini sür. Açıklık bulamazsan yüzünü ona verip tehlil ve tekbir getir."


(Ahmed, Şafii, İshak b. Rahavi,
Abdurrezzak ile İbni Ebi Şeybe'de Musannef elerinde)
İbni Hıbban ve İbni Muin bu hadis için Sahih dediler.


21 - Kişi, bundan sonra ihramının bir ucunu sağ koltuğunun altından bir ucunu da sol omuzunun" üstünden geçirerek sağ yanına döner ve Kabe kapısının bulunduğu tarafa doğru ilerleyip Kabe'nin etrafında yedi tur olarak Kudüm Tavafını yapar.
Ya'la b. Ümeyye (r.a)'den şöyle dediği rivayet edildi: "Rasulullah (s.a.s) ihramının bir ucunu sağ koltuğunun altından bir ucunu da sol omuzunun üstünden geçirmiş olarak tavaf etti."


(Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace)
Tirmizi bu hadis için Hasen-Sahih dedi.


KUDÜM TAVAFI
Hükmü: Kudüm tavafının hükmü sünnettir. Çünkü Allah (c.c) tavafı mutlak bir şekilde emir buyurup "Beyti şu kadar kez tavaf edin" dememiştir. Mutlak bir emrin tekrarı gerektirmediğine ve ziyaret tavafı da icma ile farz olduğuna göre bu, tavafın farz olmamasını gerektirir.
Mekke'de oturanlar için kudüm tavafı yoktur. Çünkü kudüm tavafı; Mekke'ye geliş tavafı demektir. Mekke'de oturanlar ise Mekke'ye gelmiş olmuyorlar ki bu tavafı yapsınlar.


KUDÜM TAVAFININ YAPILIŞI
1- Hacer'il Esved'in sağından Kabe'nin kapısını takip ederek tavafa başlanır. Câbir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Mekke'ye teşrif ettikleri vakit Hacer'il Esved'den başlayarak onu istilâm etti (avuçları ile Hacer'il Esved'e temas etti). Sonra Beyti Şerifin sağına geçti. Üç defa remel yaptı, dört defa da tabii yürüyüşle tavaf etti."

(Müslim)

2- Tavaf; "Hatiym"in arka tarafından yapılır.

Hatiym: Oluğun bulunduğu duvarla bitişiğinde ve yerden' yüksekçe olan sekinin adıdır. Hz. Aişe'nin rivayetine göre, burası İbrahim (a.s) zamanında Kabe'nin içinde iken sonradan Kureyşliler tarafından yapılan bir onarımda malzemeleri yetmediği için Kabe'nin dışında bırakılmıştır. Bunun için ona hem "Hatiym" hem "Hicir" denilir. Çünkü Hatiym; koparmak manasında olan "HATM" mastarından müştaktır. Zira burası Kabe'den iken Kabe' den koparılmıştır. Hicir de; "HACR" mastarından gelmedir. Zira Hacr; menetmek demektir. Burası da Kabe'den iken Kabe'den "menedildiği için ona Hicir denilmiştir. Bunun için Kabe'nin etrafında tur yapılırken bu sekinin dışından geçmek gerekir. Hatta eğer kişi bu seki ile Kabe'nin duvarı arasında bulunan açıklıktan geçerse tavafı caiz olmaz.

Hz. Aişe (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s)'e; Kabe'ye bitişik olan kısmın (Cedr veya Hicr'in) Kabe'den olup olmadığını sordum."

Rasulullah (s.a.s):

"Evet, Kabe'dendir" buyurdular.

"Şu halde bunu neden Kabe'nin içine almamışlar?" dedim.

"Kavminin parası buna yetmedi" cevabını verdi.

"Kapısı niye şöyle yerden yüksekte?" diye sordum. "Kavmin, istediklerini içeriye sokmak, istediklerine engel olmak için böyle yaptılar. Kavmin câhiliyyetten yeni kurtulmuş olmasa ve bu yüzden bunu hoş karşılamayacaklarından korkmasaydım Cedr'i, Beyt'in içine alır kapısını yere bitişik yapardım" buyurdu. Diğer bir rivayette:

"Eğer kavmin şirkten yeni kurtulmuş olmasaydı ben, Kabe'yi yıkar da yere yapışık (alçak) yapardım. Ona biri şark yönünde diğeri de garb yönünde olan iki kapı açardım. Hicr tarafından da ona altı arşın yer katardım. Çünkü Kureyş, Kabe'yi tamir ederken onu böyle noksan bırakmışlardı" buyurdu.

(Buhari, Müslim, Tirmizi)

3 - Tavafın ilk üç turunda erkekler için "REMEL" yapmak sünnettir. Geri kalan dört tur ise normal yürüyüşle yapılır. Kadınlar ise Remel yapmaz.

REMEL: Tavafın ilk üç turunda erkeklerin kısa adımlarla, omuzlarını silkerek ve çalımlı bir şekilde yürümesine (koşar gibi) verilen isimdir.

İbn-i Abbas (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s) ashabı ile birlikte (Mekke'ye) gelince müşrikler:

"Bakınız! Size, Yesrib (Medine) hummasının zayıflattığı bir grup insan geliyor" dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) "Remel" yaparak tavaf etmelerini ve sonra iki rükün arasında tabii yürüyüşle yürümelerini emretti. Bütün tavafı "Remel" olarak yapmalarını emretmemesine ancak onlara acıması engel olmuştur. Bir rivayette şu ziyâde vardır:

Bunun üzerine müşrikler:

"Bunlar, işte o hummanın kendilerini zayıf düşür düğünü sandığınız kimselerdir. Fakat bakınız ne çevik insanlar!" dediler.

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, Tirmizi)

İbni Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) ilk teşrifinde Hacc ile Umre için tavaf ettiği vakit, üç defa "Remel" yaparak Beyt'i tavaf eder, dört defa da tabii yürüyüşle tavafını yapardı."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

Sahabe-i Kiram'dan bir zat:

"Biz neden bu remel'e devam ediyoruz?' Vaktiyle müşriklere kuvvetli olduğumuzu göstermek için Remel yapıyorduk. Halbuki Allah (c.c) onları nahvü perişan etmiştir" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer (r.a):

"Remel öyle birşeydir ki, onu Rasulullah (s.a.s) yapmıştır. Biz Rasulullah (s.a.s)'in sünnetlerini terketmeyi sevmeyiz" dedi.

(Buhari)

4- Remel; Hacer'ül Esved'de başlar ve yine Hacer'ül Esved'de tamamlanır. Şayet fazla kalabalıktan bazı yerlerde koşmaya imkân bulunmazsa, hemen orada durulur ve açıklık bulununca tekrar koşmaya devam edilir.

Câbir b. Abdillah (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Ben, Rasulullah (s.a.s)'in Hacer'il Esved'den başlayıp tekrar ona gelinceye kadar üç tavafta '"Remel"yaptığını gördüm."

(Müslim, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)

5- Kişi, Kabe'nin etrafında turları yaparken, Hacer'ül Esved'in yanından geçtikçe yapabilirse Hacer'ül Esved'i öpmesi veya ona el sürmesi sünnettir. Şayet fazla kalabalıktan buna gücü yetmezse, o zaman Hacer'ül Esved'in karşısına geldiğinde ona işaret’ ederek tehlil ve tekbir getirmekle yetinir.

Abdullah b. Nafi (r.a)'den; şöyle demiştir: İbn Ömer (r.a)'yı Hacer'ül Esved'e elini sürdükten sonra elini öptüğünü gördüm. O şöyle diyordu:

"Rasulullah (s.a.s)'i böyle yaparken gördükten sonra bunu yapmayı hiç terk etmedim."

(Müslim)

Câbir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Veda haccında insanların kendisini görmeleri ve halkın kendisine sual sorabilmeleri için bineğin üzerinde yükselmiş bir vaziyette beyt'i ta vaf etti. Ve Rasulullah (s.a.s) asası ile de Hacer'ül Es ved'i işaret ederek istilâm ediyordu. Çünkü halk onun etrafını sarmış (ve çok kalabalık bulunuyorlar)di.

(Müslim)

İbni Ömer (r.a)'dam şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Hacer'il Esved'in bulunduğu rükne geldikçe, elinde bulunan birşey ile ona işaret etmiş ve tekbir getirmiştir."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

6- Kabe tavaf edilirken, Hacer'ül Esved'den başka ayrıca Kabe'nin Yemen yönündeki köşesini de öpmek veya ona el sürmek sünnettir. Hacer'ül Esved ile bu köşeden başka bir yere el sürmek "sünnet değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.s) yalnız Hacer'ül Esved ile bu köşeye el sürerdi.

İbni Ömer (r.a)'dan; şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s)’ in Beytullah'm (Kabe'nin) iki rüknü yemânisinden başka bir tarafına el sürüp öptüğünü görmedim."

Bir rivayette de şöyle denilmektedir:

"Rasulullah (s.a.s) Veda Haccında bir baston ile rüknü istilâm etmiş (yâni; yalnız bastonunu ona sürmüştür) ve (hasta olduğu için) deve üzerinde tavaf etmiştir."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei, İbni Mace)

7- Kabe'yi tavaf eden kimse tavafını Hacer'ül Esved'i öpmek veya ona el sürmekle bitirir. Ve ondan sonra İbrahim (a.s)'in makamına gidip iki rekât namaz kılar. Şayet orada yer bulamazsa Mescid'i Haram'ın imkân bulduğu herhangi bir yerinde kılar. Bu iki rekât namaz vaciptir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Kabe'yi insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını namaz yeri edinin."

(Bakara: 125)

İbni Ömer (r.a)'dan; şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Hac ile Umre için tavaf ettiği vakit üç turu (Remel) yaparak ve dört turu da yürüyerek Beyt'i tavaf eder, ondan sonra iki rekât namaz kılardı."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Nesei)

8- İki rekât namazdan sonra tekrar. Hacer'ül Esved'e dönülüp öpülür veya ona el sürülür. Sonra kişi Safa tepesine çıkar.

Câbir (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s)'in beraberinde Beyfe geldiğimiz zaman, kendisi (Hacer'ül Esved) rüknünü istilam etti (elini sürdü veya öptü). Üç defa remel ile dört defa da normal yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra kalabalık arasından geçerek Makam'ı İbrahim'e ulaştı ve akabinde:

"Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edi nin" (Bakara: 125) âyetini okuyup Makamı, kendisi ile Beyt arasına alarak iki rekât namaz kıldı. Birinci re katta Fatiha'dan sonra "Kul hüvallahu ehad" ikinci re katta Fatiha'dan sonra "Kul yâ eyyu hel kâfirûn" surelerini okudu. Sonra Rasulullah (s.a.s) tekrar Hacer'ül Esved'e döndü ve onu istilam (yâni; onu öptü veya elsürdü) ettikten sonra (Safa) kapısından Safâ'ya doğru çıktı.

(Müslim, Ebu Davud)


SAFA İLE MERVE TEPELERİ: ARASINDA SA'Y ETMEK
Hükmü; Safa ile Merve tepeleri arasında sa'y etmek vaciptir.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendirler. Kim Beyt'i hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir sakınca yoktur."

(Bakara: 158)

Asım (r.a)den şöyle rivayet edilmiştir: Enes (r.a)'ye dedim ki:

"Safa ile Merve arasında Sa'y etmeyi kötü sayarmıydınız?"

"Evet. Çünkü o, cahiliyyet âdetlerindendi. Tâ ki Allah (c.c): "Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendir ler. Kim Beyt'i hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir sakınca yoktur" (Bakara: 158) mealindeki âyeti celileyi inzal edinceye kadar" cevabını verdi.

(Buhari, Müslim)

Urve (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Hz. Aişe'ye şöyle dedim:

"Zannederim ki, Safa ile Merve arasında sa'y etmeyen kimseye (etmemesi) bir zarar vermez."

Hz. Aişe (r.a):

"Niçin?" diye sordu. Dedim ki:

"Çünkü Allah (c.c): "Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendirler. Kim Beyt'i hacceder veya umre yaparsa bu ikisini de tavaf etmesinde bir sakınca yoktur." (Bakara: 158) buyurmaktadır." Bunun üzerine Hz. Aişe (r.a) bana şöyle dedi:

"Ne kötü konuşuyorsun, ey kardeşimin oğlu! Rasulullah (s.a.s) Safa ile Merve arasında sa'yetti. Müslümanlar da sa'y ettiler. Ve bu, müslümanlar tarafından uyulması gereken bir iş oldu."

(Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)


SAFA İLE MERVE ARASINDA SA'YIN YAPILIŞI
1- Kişi Safa tepesine çıkmak istediği zaman Mes-cid-i Haram'dan istediği kapıdan çıkabilir. Rasulullah (s.a.s) Beni Mahzum kapısından çıkması ise-ki bu kapıya Babussafa da denilir bu kapıdan çıkmak sünnet olduğu için değil, bu kapının Safa tepesine daha yakın olduğu içindir.

2 - Kişi Safa tepesine çıkıp yüzünü Kabe'ye verir e tekbir, tehlil ve salavat getirdikten sonra ellerini havaya kaldırıp istediği duaları yapar. Cabir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.s) Saf a’ya yaklaşınca:

"Hiç şüphe yok ki Safa ile Merve Allah'ın nişanelerindendirler" (Bakara: 158) âyetini okudu. Allah'ın başladığı ile başlıyorum, buyurup Safa'dan başladı. Tâ Beyt'i görünceye kadar Safa üzerinde yükseldi. Kıbleye dönüp şu sözlerle Allah'ı tevhid ve tekbir etti:

"Allah'tan başka ibadete layık ilah yoktur. O ektir. O'nun hiçbir ortağı yoktur. Mülk O'nundur. Hamd onadir. O, her şeye Kadirdir. Allah'tan başka ibadete ayık ilah yoktur. Vaadini yerine getirdi. Kuluna yar'ım etti. Düşman ordusunu, yalnız O bozguna uğrattı." sonra Rasulullah (s.a.s) bu arada duâ etti ve bu gibi sözleri üç defa tekrarladı.

(Müslim, Ebu Davud)

Hz. Aişe (r.a)'dan, Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Beytullah'ın tavafı, Safa ile Merve arasında Sa'y ve remy û' l-cimâr (cemreleri taşlamak) ancak Allah'ı çok çok zikretmek için meşru kılınmıştır."

(Ebu Davud, Ahmed, Tirmizi) Tirmizi bu hadis için Sahih dedi.

3 - Sonra kişi, Safa tepesinden inip normal bir yürüyüşle Merve tepesine doğru ilerler ve Batnülvadi denilen Semte varınca iki yeşil nişan arasında (erkekler) koşarak yürür. Ondan sonra Merve tepesine varıncaya kadar tekrar normal bir yürüyüşle ilerleyip Merve tepesine çıkar ve Safa tepesinde yaptıklarının aynısını bu sefer Merve tepesinde yapar. Bunun hepsi bir tur olup Safa tepesinden başlayarak Merve tepesinde bitirmek suretiyle bunun gibi altı tur daha yapar.

İbni Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Mekke'ye teşrif etti. Beyt'i Şerifi yedi defa tavaf etti. Makam'ı İbrahim'in arkasında iki rekât namaz kıldı. Yedi defa da Safa ile Merve arasında sa'yetti. Rasulullah (s.a.s)’de ise, sizin için güzel bir örnek vardır."

Bir başka rivayette de şöyle denilmektedir:

"Rasulullah (s.a.s) Safa ile merve arasını ziyaretinde "Batnı el-Mesil" denilen mahalde sa'y eder, koşarcasına yürürdü."

(Buhari, Müslim, Tirmizi, Nesei)

4- Safa ile Merve arasında bu şekilde sa'y da yaptıktan sonra kişi, ihramını çözmeden Mekke'de bekler. Zira hacc niyetiyle ihrama girdiği için hacc menasıkini bitirmedikçe ihramını çözemez ve her arzu ettikçe Bey t'i tavaf eder. Zira tavaf da namaz gibidir.

Rasulullah (s.a.s):"Beyt'i tavaf etmek de bir namazdır" buyurmuştur.

(Tirmizi, Hakim, Beyhaki)

İbni Hibban bu hadis için Sahih dedi.

Ancak Safa ile Merve arasında sa'y yaptıktan sonra Beyt'e yapılan tavaflardan sonra Safa ile Merve arasında tekrar sa'y yapmak yoktur. Çünkü hacda sa'y ancak bir kez vaciptir. Nafile olarak da sa'y yapmak meşru değildir. Kişi bu tavafları yaparken her bir yedi turdan sonra iki rekât namaz kılar ki bu namaza Tavafın iki rekât namazı denir.

5- Zilhicce ayının yedinci günü gelince imam bir hutbe vererek halka, Mina'ya gitmenin oradan da Arafat dağına çıkıp arefe günü Arafat'ta kalmanın ve ondan sonra tekrar Mina'ya dönüp teşrik günlerini Mina'da geçirmenin gerektiğini anlatır.


MİNA'YA GİTMEK
1- İhramda olan kimse zilhicce ayının sekizinci günü (Terviye günü) sabah namazını Mekke'de kıldıktan sonra Mina'ya gitmek üzere Mekke'den çıkar ve Arefe gününün sabah namazını kılıncaya kadar Mina'da kalır.

Ondan sonra Arafat'a gider. Câbir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) terviye (Zil-Hicce'nin sekizinci) günü olunca, halk hacca niyetle ihramlanıp yüksek sesle telbiye okuyarak Mina'ya doğru yöneldiler. Rasulullah(s.a.s)'de devesine binip hareket etti ve öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını Mina'da kıldırdı. Ve güneş doğuncaya kadar bekledi."

(Müslim)

2- Şayet kişi Arefe gecesini Mekke'de geçirir ve sabah namazanı kıldıktan sonra Arafat'a gitmek üzere yola çıkıp Mina'dan geçerse yine de caizdir. Fakat bu kimse Rasulullah'm(s.a.s)' yaptığı gibi yapmadığı için iyi bir iş yapmış olmuyor.



Aişe (r.a)'nın terviye gününde (zilhiccenin sekizinci gününde) gecenin üçte biri geçtikten sonra Mekke'den ayrılıp Mina'ya doğru yola çıktığı rivayet edildi.

(İbn el-Münzir rivayet etti.)


ARAFAT'TA DURMAK
HÜKMÜ: Arafat'ta vakfe zamanında durmak farzdır. Abdurrahman b. Ya'men ed-Diyli (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Rasulullah (s.a.s) Arafat'ta iken yanına geldim. Necid halkından bir grup gelmişti. Aralarından birine, Rasulullah (s.a.s)'den Haccın nasıl yapıldığını sormasını emrettiler. Rasulullah (s.a.s)'de yanındakilerden birine, çıkıp insanlara şöyle haber vermesini emir buyurdu:

"Hacc, Arefe günüdür. Kim Müzdelife'de kalınan gecenin sabahından önce Arafat'a gelirse, Haçcı tamam olur."

(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)

İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.

Urve b. Mudarris et-Tai (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

Müzdelife'de Rasulullah (s.a.s)'in yanına geldim, dedim ki:

"Yâ Rasulullah! Tayyi kabilesinin iki dağından geliyorum. Bineğimi yordum, kendim de yoruldum. Vallahi, üzerinde vakfe yapmadığım bir dağ bırakmadım. Şu halde haccım var mı?" Rasulullah (s.a.s)'de:

"Kim bu namaza yetişerek bizimle beraber kılıp bundan önce geceleyin veya gündüzün Arafat'a gelirse, Haccı tamam olur" buyurdu.

(Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, ibni Mace)

Tirmizi ve İbni Mace bu hadis için Sahih dediler.


ARAFAT'TA DURMA İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1- Mina'dan topluca Arafat'a doğru hareket edilir. Zira tek başına inmekte kibirlenme tehlikesi vardır.

2- Arafat'ın Ürene düzlüğü dışında her yerinde vakfe yapılabilir. İbni Abbas (r.a)'dan Rasulullah (s.a.s)'in şöyle buyurduğu rivayet olunmuştur:

"Arafat'ın her yeri vakfe için uygundur. Ancak Batn-ı Ürene'den uzak durunuz. Müzdelife'nin her yerin de vakfe yapılabilir. Fakat Vadi Mahassir'den uzak durunuz."

(Taberani, Hakim)

Hakim bu hadis için Müslim'in şartlarına göre sahihtir dedi.

3 - Arafat'ta güneş tepeden sağa doğru kaymaya başlayınca imam Arafat ve Müzdelife vakfelerini, şeytan taşlamanın hükmünü ve mahiyetini, kurban kesmeyi, traş olmayı, ziyaret tavafını ve bayramın ikinci gününe kadar hacda yapılması gereken bütün amellerin nasıl yapılacağını bildirmek üzere bir hutbe verir. Bu hutbe cuma hutbesi gibi iki tane olup aralarında hafif bir oturuş yapılır. Hutbeden sonra öğle ile ikindi namazlarını öğle namazı vaktinde birarada ve bir ezan ile ve de herbiri için ayrı ayrı ikamet getirilerek kılınır. Bu iki namaz arasında sünnet kılınmaz. Şayet imam hutbe vermese de caizdir. Çünkü bu hutbe farz değildir.

Abdullah b. Zübeyr (r.a)'den şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"İmamın Mina'da öğle, ikindi, akşam, yatsı ve ertesi günün sabah namazını kıldırdıktan sonra Arafat'a doğru yola çıkması ve Arafat'ta güneş tepeden sağa doğru kayınca insanlara hutbe verdikten sonra öğle ve ikindi namazını birlikte kıldırması Rasulullah (s.a.s)'in sünnetlerindendir."

(Hakim rivayet etti ve:

"Buhari ve Müslim'in şartlarına göre Sahihtir" dedi.)

Cabir (r.a)'nün rivayet ettiği hadiste Rasulullah (s.a.s) Arafat'ta hutbe verdikten sonra Bilâle ezan okuttu sonra ikâmet ettirdi ve öğle namazını kıldırdı. Sonra yine ikâmet ettirerek ikindi namazını da kıldırdı. Bu iki namaz arasında ise hiç bir namaz kılmadı.

(Müslim)

4 - İmam Ebu Hanife'ye göre; öğle namazını bulunduğu yerde ve tek başına kılan kimse ikindi namazını vaktinde kılar.

Diğer iki imam ise; "Tek başına da kılsa iki namazı bir arada kılar. Çünkü iki namazı bir arada kılmak, Arafat'ta istendiği zaman ve çokça dua etme imkânını bulabilmek içindir. Buna ise, cemaatle namaz kılan kimse kadar tek başına kılan kimse de muhtaçtır" demişlerdir.

İmam Ebu Hanife ise; "Her namazı kendi vakti içinde kılmanın zorunluğu naslarla sabit olduğuna göre,


Her hangi bir namazı vaktinden önce kılmak, ancak şeriatın varid olduğu bir durumda caiz olabilir.

Şeriat ise: sadece Arafat’ta imam ile birlikte öğle namazından sonra kılınan ikindi namazı hakkında varid olmuştur. Bunun sebebi ise öğle namazı için tekrar bir araya toplamanın zor olacağından dolayıdır.”

5- İmamın Arafat’ta yerde durması caiz olmakla birlikte bineğinin sırtında durması daha iyidir. Ayrıca imamın Arafa’ta durduğu sürece yüzünü kıbleye vermesi de iyi bir şeydir.
Cabir (r.a)’den şöyle rivayet edilmiştir:
“Hutbeden sonra Rasulullah (s.a.s) Bilal’e ezan okuttu sonra da ikamet ettirerek öğlenamazını kıldırdı. Sonra tekrar ikamet ettirerek ikindi namazını da kıldırdı. Bu iki namaz arasında (sünnet olarak) hiçbir namaz kılmadı. Sonra Rasulullah (s.a.s) devesine bindi. Vakfe yerine geldi ve devesi Kavsa’nın kararını kayalar tarafına çevirdi. Yaya bulunan halkı önüne aldı ve kıbleye dönüp ta güneş batıncaya kadar vakfe yapmakta devam etti.”


(Müslim)


6- Arafat’ta çıkmadan önce yıkanmak ve Arafat’ta da güç yettiği kadar dua etmek müstehaptır. Her ne kadar Rasulullah (s.a.s)’den bir takım dualar rivayet olunuyorsa da kişi istediği duaları yapmakta serbettir.
Amr b. Şuayb’den şöyle rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:
“Duaların en hayırlısı Arafe gününde yapılan dualardandır.”


(Tirmizi-Ahmed)
Üsame b. Zeyd (r.a) demiştir ki:


Arafat’ta Rasulullah (s.a.s)’in arkasında idim de dua etmek üzere ellerini kaldırınca devesi az yana edildiği ve yuları düştü. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s)diğer elini indirmeden dua ettiği halde, bir eliyle yuları alıp tutmuştu.”


(Nesei)


7- Arafat’ta zaman zaman ara vermek suretiyle telbiyeye devam edilir.
Fadl b. Abbas (r.a)’den şöyle rivayet etmiştir:
Rasulullah (s.a.s) Akabe cemresini taşlayıncaya kadar telbiyeye devam etti.”


(Buhari, Müslim, Ebu Davut-Tirmizi, Nesei, İbn Mace)



8- Mekke'ye girmeyip doğrudan Arafat'a giden ve Arafat'ta vakfe yapan kimseden kudum tavafı sakıt olur ve ona bir şey de lâzım gelmez. Çünkü kudüm tavafı sünnettir. Sünnetin yapılmaması ise herhangi bir şeyi gerektirmez.

9- Arafat'ta vakfe zamanı; Arefe günü öğle vakti ile bayram gününün fecri arasındadır. Arafat'ta vakfe zamanının zilhiccenin dokuzuncu günü öğle vakti güneşin zevalinden itibaren başlamasının delili; Sahih-i Müslim' de geçen Câbir (r.a)'nun rivayet ettiği, Rasulullah'm Arafat'a zilhiccenin dokuzuncu günü öğleden sonra çıktığına dair olan hadis-i şeriftir. Arafat'ta vakfenin bayram günü fecirde sona ermesinin delili ise:

Abdurrahman b. Yâ'mer ed-Diyli (r.a)'den rivayet edilen hadiste şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Arafat'ta iken yanına geldim. Necid halkından bir grup gelmişti. Aralarından birine Rasulullah (s.a.s)'den haccın nasıl yapıldığını sormasını emrettiler. Rasulullah (s.a.s)'de yanındakilerden birine, çıkıp insanlara şöyle haber vermesini emir buyurdu:

"Hacc Arefe günüdür. Kim Müzdelife'de kalınan gecenin sabahından önce Arafat'a gelirse, haccı tamam olur."

(Ebu Davud, Tirmizi, Nesei, İbni Mace)

İbni Hibban ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.

10- Arefe günü öğle vakti ile bayram gününün fecri arasında Arafat'a yetişen kimse hangi saatte Arafat'a çıkmış olursa olsun hacca yetişmiş olur.

Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

"Kim ki Arafat'a, gece de olsa yetişirse hacca yetişmiş olur ve kim ki Arafat'a geceleyin de yetişmezse haccı kaçırmış olur."

(Muvatta)

11- Arefe günü öğleden sonra Arafat'a çıkıp da akşamı beklemeden geri dönen kimse Arafat vukufunu yapmış olur. Urve b. Mudarris et-Tai (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Müzdelife'de Rasulullah (s.a.s)'in yanına geldim ve dedim ki:

-"Yâ Rasulullah! Tayyi kabilesinin iki dağından geliyorum. Bineğimi yordum ve kendim de yoruldum. Vallahi, üzerinde vakfe yapmadığım bir dağ bırakmadım. Şu halde haccım var mı?" Rasulullah (s.a.s)'de:

"Kim bu namaza yetişerek bizimle beraber kılıp bundan önce geceleyin veya gündüzün Arafat'a gelirse haccı tamam olur" buyurdu.

(Ahmed, Ebu Davud, Tirmizi, İbni Mace) Tirmizi ve Hakim bu hadis için Sahih dediler.

Hadisi şerifte geçen geceleyin veya gündüzün Arafat'a gelirse sözü kişinin gecenin veya gündüzün herhangi bir saatinde Arafat'a gelmekte serbest olduğunu gösterir.

12 - Eğer bir kimse Arafat'tan uykuda yahut baygınlık halinde ya da Arafat'ta olduğunu bilmeyerek geçerse, Arafat'ta vukuf etmiş sayılır. Zira haccm farzı olan Arafat'ta durmak, Arafat'tan geçmekle de hâsıl olur ve geçerken uykuda ya da baygın olmak veya Arafat olduğunu bilmemek vukufa mâni değildir.

13 - Arafat'ta arefe günü güneş battıktan sonra"Ulu'l-emr" ve cemaat, sükûnet ve vakarla müzdelife'yı hareket ederler. Müzdelife'ye giderken yavaş yavaş yürümek efdaldir.

Ali b. Ebi Talib (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir: Rasulullah (s.a.s) Arafat'ta vakfeye durarak: "İşte şu gördüğünüz Arafat'tır ve o vakfe yeri dir. Bütün Arafat vakfe yeridir" buyurdu. Sonra güne batınca yol aldı ve Üsâme b. Zeyd'i hayvanın üstüne arkasına bindirdi. Eli ile tabii şekilde işaret etmeye başladı. İnsanlar sağa ve sola vurmakta idiler. Onlara dönüp bakıyor ve:

"Ey nâs! Sükûnet üzere olun!" diyordu.

(Ebu Davud, Tirmiz

Tirmizi bu hadis için Hasen-Sahih ded

14 - Kalabalıktan dolayı güneş batıp imamın har ketinden sonra bir miktar durup sonra hareket etmekte ise bir sakınca yoktur.

Hz. Aişe (r.a) halk Arafat'tan hareket ettikten sonra bir içecek isteyip orucunu açtıktan sonra hareket etmiştir.

(İbni Ebi Şeybe Musennefinde rivayet etti

El-Hafız "Diraye"de bu hadis için senedi Sahih de

0 yorum :

Yorum Gönder