Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

40-islam-ilmihali-Hacc-Bahsi-3

search,arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf


CEMRELERİN TAŞLANMASINI TAMAMLAMAK İÇİN MİNA'YA TEKRAR DÖNMEK


1 - Ziyaret Tavafından sonra cemrelerin taşlanmasını tamamlamak için tekrar Mina'ya dönülür.

İbni Ömer (r.a)'dan şöyle rivayet edilmiştir: -"Rasulullah (s.a.s) Kurban Bayramının ilk günü Ziyaret Tavafını yapmış, sonra Mina'ya dönmüş ve Mina' da öğle namazını kılmıştır."

İbni Ömer (r.a) Rasulullah (s.a.s)'e uyarak böyle yapardı.

(Buhari, Müslim, Ebu Davud)



2 - Kurban Bayramının ikinci günü öğle vakti olunca cemreler taşlanmaya başlanır. Önce Mescid'ül'Hayf'm yanındaki cemreden (küçük şeytan) başlar ve ona yedi taş atar. Her taşı atarken "Allah'u Ekber" der. Daha sonra onu takip eden cemreye ki buna "cemretü'l vusta" (orta şeytan) denir yedi taş atar. Sonra Akabe Cemresi’ ne gelir ve ona da yedi taş atar.

Küçük ve orta cemrelerin yanında bir miktar durulur. Fakat son cemrenin (Akabe cemresi) yanında durulmaz.

Birinci ve ikinci cemrenin yanında herkesin durduğu yerde durulup Allah'a hamd ve sena edilir, tekbir ve tehlil getirilir. Rasulullah (s.a.s)'e salat ve selâm okunur. Ve ondan sonra kişi istediği duaları yapar. Duâ edilirken eller havaya kaldırılır.

İbni Ömer (r.a) şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Mescid (-i Hıf)'ın yakınındaki Cemre-i Ulâ (yâni ilk cemre)ye taş attığı zaman oraya yedi aded taş atardı. Her taşla beraber tekbir alırdı.

Sonra sol tarafa çekilip derenin ortasında kıbleye doğru durarak ellerini kaldırıp duâ ederdi. Duraklamayı da uzatırdı. Sonra (gidip) ikinci cemre'ye yedi aded çakıl atar ve her taşın beraberinde tekbir alırdı. Sonra sol tarafa çekilip derenin ortasında dururdu ve kıbleye dönerek ellerini açar (duâ eder)di. Sonra oradan ayrılarak Akabe'nin yanındaki Cemre'ye varırdı. Oraya da yedi aded çakıl atar ve her çakılla beraber tekbir alırdı. (Taş atma işi bittikten) sonra ayrılırdı (orada durmazdı).

(Buhari, Ebu Davud)

3- Kişinin birinci ve ikinci cemreleri taşladıktan sonra kendisiyle beraber bütün müslümanlara da duâ etmesi sünnettir.

Ebu Hureyre (r.a)'den Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurmuştur:

"Allahım! Hacıları ve hacıların kendisine mağfiret diledikleri kimseleri mağfiret eyle."

(Hakim rivayet etti.)

Ve: "Buhari ve Müslim'in Şartlarına göre Sahihtir" dedi.

4- Bayramın üçüncü gününde de öğle vakti olunca yine her üç cemre aynı şekilde taşlanır. Bundan sonra kişi acele etmek isterse Mina'da durmayıp Mekke'ye gider, isterse Mina'da kalıp dördüncü gün de öğleden sonra cemreleri aynı şekilde taşlar ve ondan sonra Mekke'ye gider.

Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Allah'ı sayılı günlerde anın. Günahtan sakınan kimseye, acele edip, Mina'daki ibâdeti iki günde bitirse günah yoktur. Allah'tan sakının. O'nun katında toplana cağınızı bilin."

(Bakara: 203)

5- Mina'da kalıp Bayramın dördüncü gününde de cemreleri tekrar taşlamak daha iyidir. Çünkü Rasululah (s.a.s) böyle yapmıştır.

Aişe (r.a)'dan şöyle dediği rivayet olundu:

"Rasulullah (s.a.s) ziyaret tavafını yaptı ve öğle namazını kıldıktan sonra Mina'ya döndü. Ve teşrik günlerinde (kurban bayramının ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri) Mina'da kalıp güneş tepeden biraz kayınca (yâni öğle vaktinde) cemreleri taşladı."

(Ebu Davud, İbni Hibban, Hakim)

Hakim bu hadis için: "Müslim'in şartlarına göre sahihtir" dedi.

6- Kişi isterse dördüncü gün fecir sökmeden Mina dan ayrılabilir. Fakat fecir söktükten sonra, cemreleri taşlamadan ayrılamaz. Çünkü fecrin sökmesiyle cemreleri taşlama ibâdetinin vakti girmiş olur.

7- İmam Ebu Hanife'ye göre dördüncü günün taşlarını öğleden önce de atmak istihsanen caizdir.

Diğer iki imam ise dördüncü günü de diğer günlere kıyas ederek caiz olmadığını söylemişlerdir.

Câbir (r.a)'den; şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) Kurban Bayarımının ilk gününde kuşluk zamanı taş attı. Ondan sonraki cemreleri de zevalden sonra yaptı."

(Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, Nesei)

İmam Ebu Hanife: "kişi bayramın dördüncü günü taşlarını atmak için Mina'da bekleyip beklememekte muhayyer olduğuna göre, güneş doğduktan sonra istediği vakitte cemreleri taşlayabilir" demiştir.

8- Cemrelerin taşlama vakti güneş batıncaya kadar devam eder. Şayet kişi atmayı gecenin sonlarına bırakırsa, atabilir ve ona bir şey lâzım gelmez. Fakat eğer ertesi güne bırakarak atma işini o gün yaparsa ona kurban lâzım gelir. Çünkü atma işini vaktinin dışına çıkarmış olur.

9- Cemrelerin taşlandığı günlerin gecelerinde Mina' da kalmamak mekruhtur: Zira Rasulullah (s.a.s) bu geceleri Mina'da geçirmiştir. Şayet bir. kimse Mina'da kalmazsa ona bir şey lâzım gelmez.

Aişe (r.a)'dan şöyle dediği rivayet olundu: "Rasulullah (s.a.s) ziyaret tavafını yaptı ve öğle namazım kıldıktan sonra Mina'ya döndü. Ve teşrik günlerinde (kurban bayramının ikinci, üçüncü ve dürdüncü günleri) Mina'da kalıp güneş tepeden biraz kayınca (yâni öğle vaktinde) cemreleri taşladı."

(Ebu Davud, İbni Hibban, Hakim)

Hakim bu hadis için: "Müslim'in şartlarına göre Sahihtir" dedi.


CEMRELERİ TAŞLADIKTAN SONRA MEKKE'YE DÖNMEK
Mekke'ye dönmek üzere Mina'dan hareket eden kimsenin . önce "Muhasseb" denilen yere inmesi sünnettir. Bu erin bir başka adı da "EBTAH"tır.

Ebu Hureyre (r.a)'den; şöyle demiştir: Rasulullah (s.a.s) biz Mina'da iken şöyle buyurdu:

"Yarın biz inşeallah Beni Kinâne Hayfine (onların küfür üzerine devam etmelerine yemin verip ahdettikleri yere) ineceğiz." Bunu şu sebepten söylemişti: Çünkü Kureyş ile Beni Kinâne, tâ ki Rasulullah (s.a.s)'i kendilerine teslim edinceye kadar, Beni Hâşim ile Beni Abdulumttalip'ten kız alıp vermemeye ve onlarla alış-veriş etmemeye dâir and içmişlerdi.

(Buhari, Müslim)

Abdülaziz b. Rufey (r.a)'dan;

Enes b. Malik (r.a)'ye şöyle dedim:

"Rasulullah (s.a.s)'den hatırladığın bir şeyi bana

anlat. Terviye gününde öğlen namazını nerde kıldı?"

Enes (r.a):

"Mina'da" dedi.

"Mina'dan Mekke'ye dönüşünde ikindiyi nerede kıldı?"

"Ebtah'da" diye cevap verdi ve:

"Emirlerin nasıl yapıyorsa sen de öyle yap!" diye ilâve etti.

(Buhari, Müslim)

İbni Ömer (r.a)'dan; şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s), Ebu Bekir ve Ömer (r.a) Ebtah'a inerlerdi.

(Müslim, Tirmizi)


VEDA TAVAFI
HÜKMÜ: Veda tavafı Mekke'de oturanların dışındakilere vaciptir.

Abdullah b. Abbas (r.a)'dan; şöyle demiştir: (Hac sonunda) insanlar her tarafa dağılıyorlardı. Bunu önlemek üzere

Rasulullah (s.a.s): "Sakın ha, hiçbir kimse Kabe'ye son vazifesini (Veda Tavafını) yapmış olmadıkça dağılmasın" buyurdu.

(Müslim)

Sadece aybaşı halinde olan kadınların bu tavafı yapmamalarına izin verilmiştir.

İbni Abbas (r.a)'dan; şöyle demiştir:

"İnsanlara, son işlerinin Beyt'e Veda Tavafı yapmak olduğu emrolundu. Fakat bu tavaf, hayız halindeki kadın hacılardan hafifletildi."

(Buhari, Müslim)

Mekke halkına Veda Tavafı yoktur. Çünkü bu tavaf Beyt'ten ayrılma ve Mekke'den çıkma tavafıdır. Mekke halkı ise ne Beyt'ten ayrılır ve ne de Mekke'den çıkarlar.

Veda Tavafına (yâni; ayrılma tavafı) "Tavaf'us-Sadır" yâni; çıkış tavafı ve "Tavafu ahiri ahdihi bi'l Beyti" yâni; Beyt'in son tavafı da denir. Çünkü bu tavaf ile kişi artık Beyt'ten ayrılmış ve Mekke'den çıkmış olur.


VEDA TAVAFI İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
1- "Muhassab" denilen yere indikten sonra kişi Mekke'ye girer ve Kabe'yi -etrafında yedi tur yapmak suretiyle tavaf eder. Kudüm Tavafında meşru olduğu için yapılan Remel bu tavafta yoktur. Enes (r.a)'den; şöyle demiştir:

"Rasulullah (s.a.s) öğle, ikindi, akşam ve yatsı namazlarını kıldı. Sonra "Muhassab" denilen mahalde hafif uyuduktan sonra, hayvanına binip Beyt'i Şerife gitti ve (Veda Tavafı olmak üzere) Beyt'i (Kabe'yi) tavaf etti."

(Buhari, Ebu Davud)

2- Diğer tavaflarda olduğu gibi bu tavaftan sonra da iki rekât namaz kılınır.



3- İki rekat namaz kıldıktan sonra zemzem kuyusu nun yanına gidilip suyundan içilir.

Câbir (r.a)'den şöyle rivayet edilmiştir:

"Rasulullah (s.a.s) ile Ali (r.a), onların etlerinden yiyip, çorbasından içtiler. Sonra Rasulullah (s.a.s) devesine binip süratle Mekke'ye geldi ve orada öğlen namazını kıldırdı. Sonra da Zemzem suyu dağıtan Muttalib Oğullarına geldi ve:

"Sulayınız ey Muttalib Oğulları! İnsanların (hacc menâsikinden zannederek) sizlere galebe çalıp sulama işini elinizden almalarından korkmasaydım, sizinle beraber ben de su çekerdim" buyurdu.

Muttalib oğulları Rasulullah (s.a.s)'e bir kova su takdim ettiler.

Rasulullah (s.a.s)'de ondan içti."

(Müsl im, Ebu Davud)

4- Zemzem suyundan içtikten sonra kişi tekrar Kabe'nin yanına varıp "Mültezem" diye anılan Kabe'inin duvarına yapışır, yanaklarıyla göğsünü duvara dayayarak ve Kabe'nin perdelerine asılarak yalvarır yakarır ve uzun dua eder. Bundan sonra memleketine dönmek üzere Beytullah'tan ayrılır.

Amr b. Şuayb (r.a)'den; Babasının şöyle dediği rivayet edilmiştir:

"Abdullah ile beraber tavaf ettim. Hacer'i istilâm edinceye kadar yürüdü. Sonra, rüknü ile kapı arasında durdu. Göğüsünü, yüzünü, kollarını ve avuçlarını şöyle yaparak koydu. Sonra:

"Rasulullah (s.a.s)'i böyle yaparken gördüm" dedi.

(Ebu Davud, İbni Mace)

İbni Abbas (r.a)'nün şöyle dediği rivayet olundu:

"Mültezem, Kabe'nin rüknü ile kapısı arasındadır"

(Mâlik)


RASULULLAH (S.A.V)'İN HACCI
Cafer b. Muhammed, babasından rivayet edip şöyle dedi:

"Biz, Abdullah oğlu Câbir'in yanına girdik. Kendisi a'mâ olduğu için yanına giren cemaatin her ferdine ayrı ayrı kim olduğunu sordu. Nihayet soru bana gelince ben:

"Muhammed b. Ali b. Hüseyir, im" diye kendimi takdim ettim. Bunun üzerine Câbir, elini başıma uzattı ve gömleğimin üst düğmesini çözdü, sonra da en aşağıdaki düğmemi açtı. Sonra elini memelerimin arasına koydu. Ben o zaman genç bir çocuktum. Câbir bana:

"Merhaba ey kardeşimin oğlu! Dilediğin şeyden sor" dedi. Ben de sordum. O ise a'mâ idi. Namaz vakti de gelmişti. Kendisi dokunmuş bir örtüye bürünerek kalktı. Onu omuzuna her koyusunda küçük olduğundan dolayı iki tarafı kendine dönüyordu. Ridâsı, yanıbaşın-daki çatal ayaklı askı üzerinde bulunuyordu. Bize namaz kıldırdı. Namazdan sonra ben:

"Bana, Rasulullah (s.a.s)'in haccından haber ver" dedim. Câbir, eli ile işaret edip dokuz defa elini yumdu ve dedi ki:

"Rasulullah (s.a.s) hacc etmeden dokuz sene bekledi. Sonra (hicretin) onuncu senesinde Resulullah (s.a.s) hacc edecektir diye halk arasında ilân ettirdi. Bunun üzerine Medine'ye pek çok insan geldi. Hepsi de Rasulullah (s.a.s)'i imâm edinmeyi ve O'nun ameli gibi amel etmeyi arzu ediyorlardı. Nihayet Rasulullah (s.a.s) ile beraber (yola) çıktık. Zül-Huleyfe mevkiine gelince Umeys kızı Esma, Ebu Bekir'in oğlu Muhammed'i doğurdu. Esma, Rasulullah (s.a.s)'e haber salarak (ihram hakkında) ne yapayım diye sordu.

Rasulullah (s.a.s):

"Yıkan da bir elbise ile kuşak sarın ve ihrama gir" buyurdu.

Rasulullah (s.a.s) (Zül-Huleyfe) mescidinde (iki rek' at) namaz kıldı. Sonra kasva adındaki devesine bindi. Rasulullah (s.a.s)'i devesi (Zul-Huleyfe yanındaki) Beyda denilen yer üzerine yükselttiğinde, gözümün yetiştiği ka dar önündeki yaya ve bineklilere baktım. (Mahşer gibi kalabalık idi). Rasulullah (s.a.s)'in sağına baktım aynı, soluna baktım aynı kalabalık, arkasına baktım yine kalabalık... Rasulullah (s.a.s) aramızda gidiyordu. Kendisine (ara sıra) Kur'an nazil oluyurdu. O da te'vil (tefsir)ini biliyordu. 0 her ne yaparsa, biz de onu yapıyorduk .

Rasulullah (s.a.s)

LEBBEYK ALLAHÜMME LEBBEYK, LEBBEYKE LA ŞERİKE LEKE LEBBEYK. İNNEL-HAMDE VEN-Nİ'METE LEKE VEL-MÜLK. LA ŞERİKE LEK.

"Yâ Rab, dâvetine tekrar tekrar icabet ediyorum. Emrine özüm ve sözümle bağlanarak boyun eğdim. Allah' im! Davetine icabet etmek boynumun borcudur. Senin, saltanatında hiçbir ortağın yoktur. Bütün mevcudiyetimle sana döndüm. Muhakkak hamd sanadır. Nimet senindir.



Mülk de senindir. Bütün bunlarda senin hiçbir ortağın yoktur" Tevhid sözlerini yüksek sesle söyledi. İnsanlar da söyleyegeldikleri bu telbiyeyi yüksek sesle tekrarladılar. Rasulullah (s.a.s) onlara bundan hiçbir şeyi reddetmedi. Ve Rasulullah (s.a.s) telbiyesine devam etti: Câbir dedi ki:

"Biz hacdan başka bir şeye niyet etmiyorduk. Çünkü hac aylarında (hac ile birlikte) umre yapılmasının (caiz olduğunu) bilmiyorduk. Nihayet Rasulullah (s.a.s)'in beraberinde Beyt'e geldiğimiz zaman, kendisi (Hacer-i Esved) rüknünü istilâm etti. Üç defa remel ile dört defa da normal yürüyüşle tavaf yaptı. Sonra kala balık arasından geçerek makam-ı İbrahim'e ulaştı ve

akabinde:

"Siz de İbrahim'in makamından bir namazgah edinin." (Bakara: 125) âyetini okuyup, makamı kendisi ile

Beyt arasına alarak iki rekât namaz kıldı. Birinci re kâtta Fatiha'dan sonra "Kul ya eyyuhel kâfirun" suresi ni okudu.

(Râvi Cafer, babam Câbir, bizzat peygamber (s.a.s)' den duyarak söylediğini biliyorum, derdi.)

Sonra Rasulullah (s.a.s) tekrar Hacer-i Esved'e döndü ve onu istilâm ettikten sonra (Safa) kapısından Safa' ya doğru çıktı. Rasulullah (s.a.s) Safa'ya yaklaşınca:

"Hiç şüphe yok ki Safa ile Merve Allah'ın şearin-dendir." (Bakara: 158) âyetini okudu. Allah'ın başladığı ile başlıyorum, buyurup, Safa'dan başladı. Ta Beyt'i görünceye kadar Safa üzerinde yükseldi. Kıbleye dönüp şu sözlerle Allah'ı tevhid ve tekbir etti:

"Allah'tan başka hakkıyla ibadete lâyık ilah yoktur. Ancak tek Allah vardır. Ortağı yoktur. Mülk O'nündür. Hamd O'nadır. O her şeye kadirdir. Allah'tan başka hakkıyla ibadete lâyık hiçbir ilâh yoktur. Tek 0 vardır. Vaadini yerine getirdi. Kuluna yardım etti. Düşman ordusunu yalnız olarak bozguna uğrattı."

Sonra Rasulullah (s.a.s) bu arada dua etti ve bu gibi sözleri üç defa tekrarladı. Sonra Merve'ye doğru indi. Ayakları vadiye inince koştu. Ayakları vadiden yükselince yürüdü. Nihayet Merve'ye geldi. Merve üzerinde Safa'da yaptığını yaptı. Tavaf (say)ının sonu merve üzerinde tamam olunca:

"Eğer ben sonra yapacağım işi, önceden bilmiş olsaydım, kurbanlık sevk etmezdim ve haccımı da umre kılardım. Sizlerden her kimin yanında kurbanı yoksa, ihramdan çıksın, haccını da umre kılsın" buyurdu.



Bunun üzerine Malik b. Cu'şum'un oğlu Süraka kalktı ve:

"Yâ Rasulullah! Yalnız bu senemize mahsus mu? Yoksa ebedi olarak mı?" diye sordu. Rasulullah (s.a.s)’ de parmaklarını birbirine geçirerek iki kere:

"Hayır, ebedi olarak. Ebedi olarak umre hacca dahil olmuştur" buyurdu.

Ali, Yemen'den Rasulullah (s.a.s)'in develeri ile gelmişti. (Zevcesi) Fatıma'yı ihramdan çıkanlar arasında boyalı elbise giyinmiş ve gözlerine sürme çekmiş olarak buldu. Ali Fatıma'nın ihramdan çıkmış olmasını hoş karşılamadı. Fatıma'da:

"Bunu bana babam emretmiştir" dedi.

Ravi der ki: Ali İrak'ta şöyle anlatırdı:

"Yaptığı şeyden dolayı Fatıma'yı şikâyette bulunmak ve Rasulullah (s.a.s)'den naklettiği ihramdan çıkma emri hususunda fetvasını sormak için Rasulullah (s.a.s)'e gittim ve bu hususu Fatıma'ya karşı hoş görmediğimi kendisine, haber verdim. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s):

"Fatıma doğru söyledi, doğru söyledi: Sen hacca niyetle kendine farz ettiğin zaman ne diyerek niyet ettin?" diye sordu. Ali:

"Allah'ım! Ben, Rasulünün ihrama girdiği şeyle ihramlanmaya niyet ediyorum" dedim.

Rasulullah (s.a.s):

"Benim yanımda kurban vardı (onun için ben ihramdan çıkmıyorum) sen de ihramdan çıkma" buyurdu.

Câbir devamla:

Ali'nin Yemen'den getirdiği kurbanlarla Rasululah (s.a.s)'in Medine'den sevk ettiği kurbanların toplamı yüz adet oldu, dedi.

Yine Câbir şöyle devam etti:

"Rasulullah (s.a.s) ile yanında kurbanı bulunanlardan başka bütün insanların hepsi ihramdan çıktılar ve saçlarını kısalttılar. Nihayet terviye (zilhicce’nin sekizinci) günü olunca halk hacca niyetle ihramlanıp yüksek sesle telbiye okuyarak Mina'ya doğru yöneldiler. Rasulullah (s.a.s)'de devesine binip hareket etti ve öğle, ikindi, akşam, yatsı ve sabah namazlarını Mina'da kıldırdı. Sonra biraz daha bekledi. Nihayet güneş doğdu. Sonra (Arafat'ın yanındaki) Nemire mevkiinde kendisi için kıldan bir çadır kurulmasını emretti. Müteakiben Rasulullah (s.a.s)'de hareket etti. Kureyş kendisinin cahiliyet devrinde yapageldiği gibi Rasulullah (s.a.s)'in de Meş'arul-Haram yanında vakfe yapacağını düşünüyordu. Fakat Rasulullah (s.a.s) Müzdelife'ye geçip Arafat'a geldi ve çadırını Nemire'de kurulmuş olarak buldu. Çadırına indi. Nihayet güneş batıya meyledince Kasva'nın getirilmesini emretti. Kasva'nın üzerine semeri konuldu. (Kasva'ya binip) Arafat vadisinin ortasına (Urane denilen yere) geldi. İnsanlara hitap etti ve buyurdu ki:

-"Muhakkak kanlarınız ve mallarınız bu beldenizde, bu ayınızda, bu gününüzün hürmeti gibi sizlere haramdır. Dikkat ediniz! Cahiliyet işlerinden olan her şey ayaklarımın altındadır (kaldırılmıştır). Cahiliyet devrinde güdülen kan davaları da kaldırılmıştır. Kan davalarımızdan kaldırdığım ilk kan davası Haris oğlu îbni Rebia'nın kan davasıdır.

O, Sâ'd oğulları arasında çocuğu için süt anası aramakta iken Huzeyl onu öldürmüştü. Cahiliyet faizi de kaldırılmıştır. Faizlerimizden ilk kaldırdığım faiz de Abdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir. Muhakkak Abbas'ın faizi (ribası) tamamıyla kaldırılmıştır.

Kadınlar hakkında Allah'tan korkunuz. Çünkü sizler onları Allah'ın emanı ile aldınız ve uzvu mahsuslarını Allah'ın kelimesiyle helâl kıldınız. Sizlerin onlar üzerindeki hakkınız, hoşlanmıyacağınız kimseleri evlerinize sokmamalarıdır. Eğer onlar bunu yaparlarsa kendilerini şiddetli olmayarak dövünüz. Onların üzerinizdeki hakları da meşru tarzda rızıklandırılmaları ve giydirilmeleridir. Muhakkak ki ben, sizlere öyle bir şey bıraktım ki, eğer ona sımsıkı tutunursanız, ondan sonra asla dalâlete düşmezsiniz. O, Allah'ın kitabıdır. Sizler ben (im tebliğ edip etmediğim)den sorulacaksınız. O zaman ne cevap vereceksiniz? (Doksan yahut yüz otuz bin kişi) Halk:

"Senin tebliğ ettiğine vazifeyi ifa ettiğine ve nasihat ettiğine katiyetle şehadet ederiz" dediler. Bunun üzerine Rasulullah (s.a.s) şehadet parmağını semaya kaldırıp insanlara işaret ederek üç kere:

"Ya Rab! Şahid ol. Ya Rab! Şahid ol" dedi. Sonra (Bilal'e) ezan okuttu. Sonra ikamet ettirdi ve öğle namazını kıldırdı. Sonra yine ikamet ettirdi ve ikindi namazını da kıldırdı. Bu iki namaz arasında (sünnet olarak) hiçbir namaz kılmadı. Sonra Rasululah (s.a.s) (devesine) bindi. Vakfe yerine geldi ve Kasva'nın karnını kayalar tarafın,a çevirdi. (Arafat'ın ortasında bulunan

Cebel-i Rahme'nin eteğine yanaştı.) Yaya bulunan halkı, önüne aldı ve kıbleye dönüp ta güneş batıncaya kadar vakfe yapmakta devam etti. (Gün batıp) sarılık biraz gitti ve.güneş tamamen kayboldu.Rasulullah (s.a.s) Üsame'yi terkisine bindirdi ve yavaş yavaş hareket etti. Kasva'nın dizginini hayvanın başı semerin mevrikine isabet edecek kadar kasmış olarak sağ eliyle işaret edip:

"Ey insanlar! Sakin olun, sakin olun" Duyuruyordu. Rasulullah (s.a.s) kum tepeciklerinden her birine uğradıkça oraya çıkması için Kasvâ'nın dizginini biraz gevşetirdi. Nihayet Müzdelife'ye geldi. Ve orada akşam ile yatsı (namazlarını) bir ezan ve iki ikametle kıldırdı. Aralarında da sünnet kılmadı.

Sonra Rasulullah (s.a.s) fecr doğuncaya kadar yattı. Sabah belli olunca bir ezan ve bir ikamet ile sabah namazım kıldırdı. Sonra (yine) Kasva'ya binip Meş'arül-Haram'a kadar geldi ve kıbleye döndü. Allah'a dua etti, tekbir getirdi, tehlil okudu ve Allah'ı birledi. Ortalık tamamıyla ağarıncaya kadar (orada) vakfe yaptı. Rasulullah (s.a.s) güneş doğmazdan evvel (Müzdelife' den) hareket etti ve Abbas'ın oğlu Fazl'ı da terkisine bindirdi. Fazl güzel saçlı, beyaz şimali güzel bir gençti. Rasulullah (s.a.s) deve üzerinde giderken kendisine binekli kadın hacılar rastladılar. Fazl onlara bakmaya başlayınca, Rasulullah (s.a.s) elini Fazl'ın yüzüne koydu. Bunun üzerine Fazl'da yüzünü diğer tarafa çevirip "(kadına) bakmaya devam etti. Bu sefer Rasulullah (s.a.s) elini öbür taraftan Fazl'ın yüzüne koyup' yüzünü baktığı taraftan çeviriyordu. Nihayet Rasulullah (s.a.s) (Müzdelife ile Mina arasındaki) Muhassir vadisinin ortasına geldi. Burada bineğini biraz hareket ettirip süratlendirdi. Büyük cemre'ye çıkan orta yola girdi. Sonunda ağacın yanındaki Cemre'ye gelip ona yedi küçük taş attı ve attığı her bir taşla birlikte tekbir getiriyordu. Rasulullah (s.a.s) bu çakıl taşlarını vadinin içinden iki. parmak ucuyla atıyordu. Sonra Rasulullah (s.a.s) kurban kesme yerine döndü ve (kurban edilmek üzere hazırlanmış bulunan yüz deveden yaşadığı sene olan) altmış üç tanesini kendi eliyle kesti. Sonra (bıçağı) Ali'ye verdi. O da geri kalan develeri boğazladı. Rasulullah (s.a.s) Ali'yi kendi kurbanında ortak etmişti. Sonra Rasulullah (s.a.s) her deveden bir parça et olınmasmı emretti. O etler bir tencereye konulup pişirildi. Rasulullah (s.a.s) ile Ali onların etlerinden yiyip, çorbasından içtiler. Sonra Rasulullah (s.a.s) devesine binerek süratle Mekke'ye geldi ve Beyt'i ifâza tavafı yaptı. Rasulullah (s.a.s) Mekke'de öğle namazını kıldırdı ve zemzem suyu dağıtan Muttalib oğullarına geldi ve:

"Sulayımz ey Muttalib oğulları! İnsanların (hac menasikinden zannederek) sizlere galebe çalıp sulama işini elinizden almalarından korkmasaydım sizinle beraber ben de su çekerdim" buyurdu.

Muttalib oğulları Rasulullah (s.a.s)'e bir kova su takdim ettiler. Rasulullah (s.a.s)'de ondan içti.

(Müslim, Ebu Davud, Ibni Mace)

0 yorum :

Yorum Gönder