Hoşgeldiniz.Sitemiz bu tarihten itibaren yeniden güncelleniyor.İlginiz için teşekkür ederiz.
Google'dabu sitede

51-islam-akaidi-irtidata-sebep-olan-şeyler

arama motorları,arapça dersleri,arapça seti indir,ilahiyat arapça,arapça pdf

İrtidata sebep olan şeyler hakkında bazı alimlerin sözleri


İmam İbn'i Hacer el-Heysemi şöyle diyor:

Küfür ve şirkin çeşitlerinden biriside insanın şu anda veya gelecekte küfre niyet etmesidir .Yani " Belki bir süre sonra kafir olacağım" diye kalbinden geçirmesidir. Veyahut " Şu şöyle, bu böyle olursa kafir olurum" diye hatırından geçirmek veya söylemekle o söylediği şey isterse imkansız olsun kafir olur. küfrü gerektirir bir şeye inanmak,küfrü gerektiren bir şeyi yapmak ister inanarak, ister inat için, ister alay ederek olsun veyahut dinde ittifakla sabit olan meselelerden Allahu Teala'nın ilim ve kudretinde eksiklik olabileceğine inanmak veya Allah'ın zatına yakışmayan bir sıfatı (mesela renk ve şekil gibi) isnad etmek küfürdür.

Yalnız kafirlerin yaptığı konusunda Müslümanların ittifak ettikleri bir işi yamakta da hüküm böyledir. Bu kimse Müslüman olduğunu söylese de küfrüne hükmedilir.Kiliseye gidenlerle beraber zünnar kuşanıp (tapınmak maksadıyla) kiliseye gitmek veya Kur'an'ı Kerim'den bir ayet, besmele veya bir melek hatta bir peygamber ismi bulunan yazıyı bilerek ve kasıtlı olarak necasete, tuvalete atmak gibi. Hatta bazıları bunların yazılı bulunduğu kağıda tükürüp sümkürmeyi ve az miktarda da olsa camiyi pislikle sıvamayı da bu hükümden saymışlardır.Nübüvveti kesinlikle bilinen bir peygamberin peygamberliğinde şüphe veya Allah tarafından indirilmiş olan dört kitabın asıllarında şüphe veya Kur'an'ı Kerim'de bulunan ayetlerden birinin Kur'an'dan olup olmamasında şüphe de, hz. İbrahim ve hz. Musa'ya inen sahifeler hakkında şüphede bu hükümdendir.

Müslümanları saptırmak için konuşan adamı tekfir etme de, sahabenin tekfir edilemeyeceğinde, Ka'be ve Mescidi Haram'da haccın sıfat ve heyetinde, namaz ve orucun şeklinde şüphe etmekte de hüküm böyledir. Din de ma'lum olup üzerinde ittifak edilmiş olan sünnetlerin geçerliliğini inkar, haramı helal saymak. abdestsiz namazın caiz olduğunu iddia etmek gibi. Yalnız kafirdir diye küfründen dolayı bir zımmiye eziyeti helal görmek. meşru şekilde alışveriş ve nikah gibi helal olan muameleleri haram tanımak. peygamberimiz hakkında "O kara derili idi" veya "Daha sakalı bitmeden öldü" veya "O, Kureyş'li arabi. hatta insan değildi" demekte de hüküm aynıdır. Bunların hepsi küfürdür. Burada da peygamberimizde olmayan nitelikleri ona nispet vardır ki bu onu yalanlamak demek olduğu için küfürdür. İttifaklı olarak peygamberimizde bulunan herhangi bir vasfı inkar küfürdür. Peygamberimizden sonra bir peygamber geleceğini caiz görmek veya "Mekke'de doğup Medine'de ölenin o olup olmadığını bilemiyorum" demek nübüvvetin Allah vergisi olmayıp ibadetle ve gönlü temizlemekle herkesin o dereceye ulaşabileceğine inanmak bir veliyi bir peygamberden üstün tanımak velilere peygamber gibi vahye dildiğine inanmak, velinin ölmeden cennete girdiğine inanmak, herhangi bir peygamber veya meleği tel'in edip sövmek, alay etmek; mesela peygamber efendimiz temiz olan mübarek elleri ile yemek yerken yediği yemeği parmaklarıyla sıyırıp parmakları yalamasına gülmek. İşinde ve dininde kötülemek maksadıyla şerefine yakışmayan şeyleri ona nispet etmek, onu küçümsemek veya küçük düşürücü sözler söylemek ve onda uydurma bir takım kusurlar aramak gibi hususların hepsi ittifakla küfüdür. Bu gibiler öldürülür, hatta alimlerin çoğuna göre tevbelerine bırakılmaz öldürülür. Nitekim Rasulü Ekrem hakkında bu gibi sözleri söyleyen birisini Halid b. Velid hemen öldürmüştür. Zımnen de olsa küfre rıza küfürdür. Hatta müslüman olmak isteyen bir kafire "Biraz bekle şu işimi bitireyim" veya "Şu hutbemi okuyayım da sana İslamiyet'i telkin edeyim" diyerek onu sürüncemede bırakması da küfüdür. Bu durum da hemen şehadeti telkin edecektir. Ancak Allahu Teala'nın ona imanı nasib etmesi ve küfür üzere ölmemesi için dua etmek için onu bekletmek aynı hükümdedir. Bundan küfür lazım gelmez. Tevil kabul etmeyecek küfür adanı vermiş oluyor.Allahu Teala'nın ve bir peygamberin ismini, emir ve nehiy, vaad vaid gibi herhangi bir hükmünü eğlenceye almak", "Şunu Allah bana emretseydi yapmazdım" "Kıble bu tarafta olsa kılmazdım", "Cenneti bana verse girmezdim", "Bende olan bütün bu hastalık ve sıkıntılar arasında bir de bana namazı borç etmesi zulümdür" demesi de küfürdür. Yine bunun gibi zulme uğrayan bir kimse:

"Ne yapalım Allah'ın takdiri böyle idi" demesi üzerine zulmeden kimse:

"Hayır ben Allah'ın takdiri olmadan yaparım" dese veya "Melek ve hatta peygamberde şehadet etse yine inanmam", "Falancı peygamber olsa inanmam, falancı peygamber olsa onu tanımazdım, eğer peygamberin dediği doğru ise biz kurtulduk" demesi de küfürdür. Çünkü burada nübüvvetin doğruluğunda şüphe vardır. "Tırnaklarını kes zira tırnak kesmek sünnettir" dendiği zaman sünnete hakaret maksadıyla "Sünnet olsun, kesmiyorum" demesi de küfürdür. Ve yahut "La havle veya kuvvete illa billah" ve benzeri sözler bizim karnımızı doyurmaz" demesi, müezzini yalanlaması, sesini zil ve çan sesine benzetmesi, ezan ile alay etmesi de aynı şekilde küfürdür. İçki gibi haram liaynihi olan bir maddeye alay olsun diye besmele ile başlaması, kıyamet günü ile alay edercesine "Ben kıyametten korkmuyorum" demesi, kendisini alim, vaiz ve muallimlere benzeterek, alay maksadıyla yüksekçe yerlere çıkıp vaaz ediyor, ders veriyor gibi eğlence yapıp cemaati güldürmesi, "Bir parça tirit ilimden hayırlıdır" demesi, ağır bir hastalığa yakalanan bir kimse "Benim canımı alda ister mü'min ister kafir olarak al" demesi veya çocuğu ölen kimse "Çocuğumu aldın daha başka elinden ne gelirse yap" demesi veya birisi kendisine "Ey kafir! diye seslendiği vakit, buna rıza gösterip kabul edercesine "Evet, ne var?" deyip ona cevap vermesi, veya önce küfür temenni edip sonra müslüman olmayı istemesi veya hiçbir zamanda ve hiçbir dinde helal olmayan adam öldürmek, zina yapmak, zulüm ve haksızlıkta bulunmak gibi haram ve yasakların helal olmalarını temenni etmek veya "Bunları haram etmekle Allahu Teala zulmetti" demek veya dinine meyletmek üzere kafir kisvesine bürünmek veya "Yahudiler müslümanlardan hayırlıdır" demek veya aksıran bir adama "Allah sana rahmet etsin" diyene "Onun rahmete ihtiyacı yok böyle söyleme" demek de küfürdür. "İman nedir? imanı anlat" diyene alay olsun diye "Bilmiyorum" demek, karısına şehvet sevgisi değil de saygı sevgisi olarak "Sen bana Allah ve Rasulünden daha sevimlisin" demek, Ebu Bekr (r.a)'nun ashaptan olduğunu inkar, hz. Aişe'ye iffetsizlik isnad etmek (bu da Kur'an'ı yalanlamak olduğu için) küfürdür. Çünkü hz. Aişe'yi tezkiye eden ayet inmiştir.Her yönüyle kul işinin yaratıcısıdır, işini kendisi yaratır ve yapar demek de küfürdür.

Şaka da olsa "Ben Allah'ım" demek, farzları inkar maksadıyla "Ben Allah'ın hakkını bilmiyorum" demek, bir işi yaptığı halde "Allah biliyor onu yapmadım" veya bir işi yapmadığı halde "Allah biliyor onu yaptım" demek, alay olsun diye (Kur'an'dan, zikirden, namazdan ve benzeri ibadetlerden artık ben doydum) demek, "Mahşer, cennet ve cehennem de nedir?" demek, bir günah işlediği vakit "Ne yaptım ki" deyip günahını hiçe saymak, ilim meclisine davet edildiği vakit "Benim orada ne işim var?" demek belirli kötü bir ilimi değil de bütün alimleri lanetlemek de küfüdür. Çünkü peygamber de bu ifadeye girer. Alay olsun diye "Şeriat da nedir?" demek, bir fakih'e ilmine hareket maksadıyla "Bu da nedir ki" demek, ruhun "Kadim olduğuna inanmak, "Rububiyyet zahir olunca ubudiyyet kalkar" dilerek bununla kendisinden ilahi hükümlerin kaldırıldığını kastederse veya insanlık vasıflarından kurtulup lahutiyyete intikal ettiğini veya kendi beşeri vasıflarının ilahi vasıflara dönüştüğü veya dünyada Allah'ı açıkça gördüğünü veya onunla konuştuğunu veya kendisinin başka ve güzel suretlere girebileceğini veya ilahi teklifin kedisinden kaldırıldığını iddia etmek te küfürdür.Başkasına da "Artık sen u zahiri ibadetleri bırak, gizli gönül amellerine bak" demek "Türkü ve şarkıları dinlemek dinin icaplarındandır, bu gibi şiirler Kur'an'dan daha etkili olur" demek "Kul ibadet etmeden de Allah'a ulaşabilir" demek, "Ruh doğrudan Allah'ın nurundandır" deyip de "Nur nura yaklaşınca birleşirler demek" de küfürdür.

(Ezzevarcir An İktiraf'il-Kebair c: 1 s: 28-30)

İbn Kesir: "Onlar cahiliyyetin hükmünü mü istiyorlar? İnanan bir millet için Allah'ın hükmünden daha güzeli hangisidir?" (Maide:50) ayetinin tefsirinde diyor ki:

"Allahu Teala her hayrı kapsayıcı, her şerri yasaklayıcı hükmünden yüz çevirip bunun dışında cahiliyyede olduğu gibi, kişilerin görüşlerine dayanan hevalarını, dalalet ve sapıklığı ifade eden değer yargılarına yada taraftarlarının siyasi hayatında olduğu gibi çeşitli din karışımı ve beşeri görüşlerinden meydana gelen Cengiz Han'ın vazettiği "Ye'sak" gibi İslam dışı hükümlere yönelenin imanını kabul etmiyor. Böyle davranan kafirdir.Onunla büyük küçük her meselede Allah'ın hükmüne dönünceye kadar savaşmak lazımdır.(İbn Kesir Tefsiri c: 2 s: 67)

Şeyh Ahmed Şakir İbn'i Kesir'in yakarıdaki sözleriyle ilgili olarak şunları kaydediyor:

"Buna rağmen Müslümanların, kendi vatanlarında mülhid, putperest Avrupalıdan alınmış kanunlarla hüküm vermesi caiz mi? Bu kanunları heva ve heveslerine göre değiştiriyorlar İslam'a aykırıymış değilmiş aldırmıyorlar. Müslümanlar hiçbir tarihte böyle bir bela ile karşı karşıya kalmış değiller Tatar egemenliğinin dönemi istisna edilirse... Ki İslam tarihinin en karanlık devresi sayılan bu dönemde de Müslümanlar bu kanunlara boyun eğmemişlerdi. Aksine İslam galip gelmiş Müslümanların dinlerinde ve şeriatlarındaki sebatı Tatarların İslam potasında eritmişti. Yaptıklarından hiç bir eser bırakmamıştı. Müslüman hiç bir zaman hakim güç Tatarlar'ın kötü ve zalim siyasal rejimlerini kabullenmemiş, çocuklarının öğrenmesine de rıza göstermemişti. Bu sebepledir ki rejimleri çabucak yok olup gitti.Sekizinci asırda kafir Cengiz Han'ın vazettiği anayasaya ilişkin İbn Kesir'in kuvvetli tesbitini gördünüz mü? Bugün 14. asırda Müslümanların durumunu da anlatmıyor mu? Şu farkla ki o yalnız hakim bir tabaka için geçerli idi ve dönemi çabuk bitti.O hakim tabaka sonradan İslam'ın potasında eridi ve yaptığından bir eser kalmadı. Oysa bugün Müslümanların hali daha kötü. Zulüm ve karanlık daha beter. Çünkü ümmetin çoğu bu İslam dışı kanunların potasında erimekle karşı karşıya. Bu kanunlardır ki, kürü açıkça belli olan bir adamın ortaya koymuş olduğu (Ye'sak) tan farksızdır. Bu kanunlar ki vazedenler müslüman olduklarını iddia edenler, öğrenenler müslüman çocukları. Sonra babalar ve çocuklar bunları öğrendikleri için gurur duyuyorlar ve bu çağdaş kanunlara Ye'saklara boyun eğiyorlar. Ve onlara bu çağdaş (!) kanunlara muhalefet edip dinlerini terk etmemeye davet edenleri hor ve hakir görüyorlar, onlara "gerici" diyorlar, "yobaz" diyorlar. Bununla da yetinmeyip İslami hükümlere el atarak onları da (Ye'sak) larına yani bu yeni dinlerine hokkabazlık ve hile ile uydurmaya çalışıyorlar. Ellerindeki sultaları bunun için kullanıyorlar ve utanmadan açık bir şekilde ilan ediyorlar.Bunun adına da din ve devlet işleri ayırma diyorlar. Şu halde hiçbir müslümana bu yeni dine (yeni yasalara demek istiyorum) teslim olup boyun eğmeye cevap var mı?Veya alim olsun, cahil olsun hiç bir babaya çocuğunu bunları öğrenmeye, bunlara itikat etmeye, bunlarla amel etmeye göndermesi için cevaz var mı?

Zannetmiyorum ki dinini bilen, ona tam inanan, bu Kur'an'ı Allah tarafından Rasulullah (s.a.s) 'a indirildiğine, bu muhkem kitaba batılın hiçbir yandan yaklaşamayacağına ve Allah'a ve Rasulullah'a itaatin kati bir vücub olduğuna iman eden bir insan bu sorulara olumlu cevap versin. Çağdaş Ye'saklara itaati mutlak batıl olarak görmesin...

Bu insanlar tarafından vazedilmiş kanunlar hakkında ki hüküm güneş gibi açıktır: Açıkça küfür! Bunda üstü kapalı bir şey yok. Bu kanunlara uymak için onu kabul etmede veya onunla amel etmede kim olursa olsun hiç bir müslümana özür de geçerli değildir. Herkes kendi nefsinden mes'uldur.

( Umde tut Tefsir c: 4 s: 171-172)

Şeyh Ahmet Şakir Allah'ın şeriatinden bir konuya değinerek ki bu hırsızlık cezasıdır şöyle demektir:

"Bu mesele bizde biz Müslümanlarda akidenin ve imanın özündendir. İşte bu konuda İslam şeriatının koyduğu el kesme cezasını inkar eden veya bunun yerine başka bir uygulama isteyen ve üstelik müslüman olduğunu iddia eden kişilere soralım:

"Siz Allah'a ve bu kainatı O'nun yarattığına inanıyor musunuz?"

"Evet" diyecekler. Sorularımızı sürdürsek:

"Allah'ın hz. Muhammed (s.a.s)'i doğru yolu göstermek ve hak dini tebliğ etmek için gönderdiğine inanıyor musunuz? Kur'an'ı indirdiğine inanıyor musunuz? Kur'an'ın hem dinde hem de dünya işinde bir rehber yani yol gösterici olduğuna inanıyor musunuz?"

"Evet" diyecekler.

"Erkek, kadın hırsızlık yapanı yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Aziz'dir, Hakim'dir." (Maide: 38) ayeti kerimesinin Kuran'da olduğuna inanıyor musunuz?"

"Evet" diyecekler.

"O halde nasıl düşünüyorsunuz? Nasıl İslam şeriatının bu emrini kabullenmiyorsunuz? Hangi kanunu kabul ediyorsunuz? Bu soruları "Hayır" şeklinde cevaplandıranlara gelince, onların İslam'dan uzak olduklarını hükmederiz.

Alim olsun, cahil olsun, kültürlü olsun, okumamış olsun her müslüman yukarıda ki soruları "Hayır" şeklinde cevaplandıranlarının mürtetleştiğini küfrün uçurumuna yuvarlandığını kesinlikle bilir." (Umde tut Tefsir c: 4 s: 146)

Allah'ın kanunlarından (şeriatlarından) başka kanunlarla muhakeme olmayı kabul edenlerin şirke girdiklerini Nisa suresi apaçık şekilde bildiriyor. Ve böylelerinin Müslümanlık iddiasını hayretle karşılıyor. Çünkü hem iman ettiklerini iddia ediyorlar hem de Allah'ın kanunlarından başka kanunlarla muhakeme olmayı istiyorlar. Ki bu yalancı olduklarını ortaya koyuyor.

İşte Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

"Ey Muhammed! Sana indirilen Kur'an ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağuta muhakeme olunmalarını isterler. Oysa onları tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan onları derin bir sapıklığa düşürmek istiyor."

(Nisa: 60) (Edvaül Beyan c: 4 s: 82)

Başka bir yerde şöyle diyor:(Bu ayeti zikrettikten sonra):

"Tağutu reddetmedikçe hiçbir kimsenin iman etmiş sayılamayacağına işaret vardır bu ayette."

Cenabı Hak şöyle buyuruyor:

"Kim tağutu inkar edip (reddedip) Allah'a iman ederse, o kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmuştur." (Bakara:256)

Dikkat edilirse ayette tağutu inkar etmeksizin kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa tutunmanın söz konusu olmadığı vurgulanıyor.Yani durumda kişi imandan mahrumdur. Zira "Sağlam kulpa tutunma" diye vurgulanan imanın ta kendisidir. Tağutu inkar etmemek olayı hiçbir zaman iman ile bir arada olamaz. Her ikisinin bir arada olması imkansızdır."(Edvaül Beyan c: 1 s: 292)


0 yorum :

Yorum Gönder